Karagöz, deriden kesilmiş ve renklendirilmiş insan, hayvan veya eşya tasvirlerinin arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perdeye yansıtılarak oynatıldığı geleneksel bir Türk gölge oyunudur. Osmanlı İmparatorluğu döneminden günümüze ulaşan bu benzersiz sanat formu, yüzyıllardır hem yetişkinler hem de çocuklar tarafından büyük bir ilgiyle izlenmektedir.
Karagöz oyununun kökeni hakkında çeşitli rivayetler bulunmaktadır. En yaygın kabul gören hikayeye göre, Sultan Orhan zamanında (14. yüzyıl) Bursa'da inşa edilen bir camide çalışan demirci ustası Karagöz ile duvarcı ustası Hacivat'ın iş yerinde şakalaşmaları ve sürekli atışmaları diğer işçileri oyaladığı için Sultan tarafından idam edilmişlerdir. Daha sonra Şeyh Küşteri adlı bir kişi, bu iki karakterin tasvirlerini yaparak perde arkasından oynatmış ve böylece Karagöz sanatı doğmuştur.
Karagöz, 2009 yılında UNESCO'nun "İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası" listesine girmiştir. Bu sanat, Osmanlı toplumunun farklı kesimlerini, meslek gruplarını, etnik kökenlerini ve sosyal dinamiklerini yansıtan önemli bir kültürel ayna görevi görmüştür. Günümüzde bu geleneği yaşatmak için çeşitli festivaller, workshoplar ve gösteriler düzenlenmektedir.
Karagöz oyunlarında genellikle toplumsal eleştiri, yanlış anlamalar, gündelik yaşamın sorunları, aşk, evlilik, ticaret ve siyaset gibi konular mizahi bir dille işlenir. Oyunlar didaktik olmaktan çok, eğlendirici ve düşündürücü bir nitelik taşır.
Karagöz ve Hacivat, sadece bir gölge oyunu değil, aynı zamanda Türk kültürünün, mizah anlayışının ve toplumsal belleğinin canlı bir temsilidir. Bu kadim sanat, modern çağda dijital eğlencenin gölgesinde kalmış olsa da, kendine özgü büyüsü ve kültürel değeriyle varlığını sürdürmektedir.