Dilimizdeki renkli deyimlerden biri olan "keçileri kaçırmak", genellikle birinin çıldırdığını, aklını oynattığını veya kontrolünü kaybettiğini ifade etmek için kullanılır. Peki, bu ilginç deyimin kökeni neye dayanıyor? Gelin, bu popüler sözün tarihine ve anlamına birlikte göz atalım.
Deyimin ortaya çıkışıyla ilgili iki yaygın ve birbiriyle bağlantılı teori bulunuyor. Her ikisi de Anadolu'nun kırsal yaşam pratiklerine dayanıyor.
Köy ve yayla hayatında keçi, hem geçim kaynağı hem de değerli bir maldı. Sürüden bir veya birkaç keçinin kaybolması, sahibi için büyük bir maddi kayıp ve stres demekti. Keçilerini kaybeden birinin yaşadığı telaş, çaresizlik ve büyük üzüntü, onu adeta çılgına çevirebilirdi. Bu durum, zamanla mecazi bir anlam kazanarak, bir şeye aşırı sinirlenip kontrolü kaybetmeyi tanımlamak için kullanılmaya başlandı.
Bu teori ise daha da ilginçtir. Halk arasında, özellikle de tutarsız, inatçı, söz dinlemez davranışlar sergileyen insanlar için "keçi" benzetmesi yapılagelmiştir. "Keçi gibi inatçı" ifadesi buna örnektir. Bu bağlamda, "keçileri kaçırmak", kişinin aklını temsil eden "düşünce keçilerinin" dağılması, kontrol edilemez hale gelmesi olarak yorumlanır. Yani, kişinin mantıklı düşünme yetisini kaybetmesi, "aklının keçilerinin dağlara dağılması" halidir.
Deyim, özellikle Türk mizah ve tiyatro geleneğinde sıkça yer bulmuştur. Bir kişinin sinir krizi geçirdiği veya aşırı tepki verdiği komik sahneleri betimlemek için ideal bir ifadedir. Günlük konuşma diline de tamamen yerleşmiş durumdadır.
"Keçileri kaçırmak" deyimi, Anadolu insanının yaşamından, gözlem gücünden ve zengin hayal dünyasından doğmuştur. İster gerçek keçilerin kaybolmasının yarattığı çılgın telaştan, ister aklın sembolik keçilerinin dağılması metaforundan gelsin, Türkçenin ne kadar yaratıcı ve canlı bir dil olduğunun kanıtlarından biridir. Bir dahaki sefere bu deyimi duyduğunuzda, arkasındaki bu derin kültürel hikayeyi hatırlayabilirsiniz!