Kıtaların kayması, Dünya'nın yüzeyini oluşturan büyük levhaların çok yavaş bir şekilde hareket etmesidir. Bu hareket, milyonlarca yıl boyunca devam eder ve kıtaların birbirinden ayrılmasına, çarpışmasına veya birleşmesine neden olur. Bu uzun vadeli süreç, canlıların dünya üzerindeki dağılımını ve evrimini derinden etkileyerek biyoçeşitliliği şekillendirir.
Yer kabuğu, manto üzerinde yüzen devasa levhalardan oluşur. Bu levhaların hareketi, aşağıdaki gibi sonuçlar doğurur:
Kıtaların kayması, biyoçeşitliliği iki temel yolla etkiler: coğrafi izolasyon (ayrılma) ve yeni yaşam alanlarının oluşumu.
Kıtalar ayrıldığında, üzerlerinde yaşayan canlı populasyonları da birbirinden kopar. Bu, türleşmenin en önemli mekanizmalarından biridir. Ayrılan populasyonlar, farklı çevre koşullarında (iklim, besin kaynakları, avcılar) uzun süre birbirinden bağımsız olarak evrimleşir. Zamanla genetik ve fiziksel olarak birbirinden o kadar farklılaşırlar ki, artık aynı tür olmaktan çıkıp yeni türlere dönüşürler.
Örnek: Güney Amerika, Afrika ve Avustralya bir zamanlar birbirine bağlıydı. Ayrılmalarından sonra, her kıtadaki keseliler (kanguru, koala, opossum) farklı evrimsel yollar izleyerek bugün gördüğümüz çeşitliliği oluşturmuştur.
Kıtalar birleştiğinde, daha önce birbirinden ayrı olan türler aynı ekosistemde buluşur. Bu, büyük bir rekabete yol açar. Örneğin, Kuzey ve Güney Amerika'nın Panama kıstağı ile birleşmesi sonucu, kuzeyden gelen etçil memeliler, Güney Amerika'nın yerel türleri üzerinde büyük bir baskı oluşturmuş ve birçok türün neslinin tükenmesine sebep olmuştur.
Kıtaların kayması, biyoçeşitliliğin en büyük mimarlarından biridir. Milyonlarca yıla yayılan bu süreç, canlıları birbirinden ayırarak yeni türlerin oluşmasına, onları bir araya getirerek rekabete ve yok oluşa, ya da yeni coğrafi koşullar yaratarak adaptasyona zorlamıştır. Bugün Dünya üzerinde gördüğümüz muazzam canlı çeşitliliği, bu jeolojik dansın bir sonucudur.