Klasik koşullanma, Ivan Pavlov tarafından sistematik olarak incelenen ve öğrenmenin en temel biçimlerinden biri olarak kabul edilen bir süreçtir. Nötr bir uyaranın, doğal bir refleksi tetikleyen bir uyaranla eşleştirilmesi sonucu, tek başına benzer bir tepki oluşturmayı öğrenmesini açıklar. Bu ders notunda, klasik koşullanmanın temel ilkelerini ve kavramlarını inceleyeceğiz.
Koşullu uyaran ile koşulsuz uyaranın tekrar tekrar eşleştirilmesi sürecidir. Bu aşamada, nötr uyaran (zil) KU (yiyecek) ile beraber verilir ve organizma ikisi arasındaki bağı öğrenir. Eşleştirme sayısı arttıkça KoT'nin gücü de artar.
Koşullu uyaran artık koşulsuz uyaran ile eşleştirilmezse, koşullu tepkinin giderek zayıflaması ve en sonunda ortadan kalkmasıdır. Yani, zil çalındığında yiyecek verilmezse, köpeğin salya tepkisi zamanla kaybolur. Ancak bu, öğrenmenin silindiği anlamına gelmez.
Sönmeden sonra, bir süre ara verip koşullu uyaran (zil) tek başına sunulduğunda, koşullu tepkinin (salya) yeniden ama daha zayıf bir şekilde ortaya çıkmasıdır. Bu ilke, öğrenmenin tamamen unutulmadığını gösterir.
Koşullanmanın gerçekleşmesinden sonra, koşullu uyarana benzer diğer uyaranlara da aynı koşullu tepkinin verilmesidir. Örneğin, belirli bir frekanstaki zile koşullanmış bir köpek, ona yakın frekanstaki başka bir zil sesine de salya akıtabilir. Benzerlik arttıkça tepki gücü de artar.
Organizmanın, koşullu uyaran ile ona benzeyen diğer uyaranlar arasındaki farkı öğrenmesidir. Örneğin, sadece belirli bir tonda zil çalındığında yiyecek verilip, farklı bir tonda verilmezse, köpek zamanla sadece doğru tona tepki verir, diğerlerine vermez.
Güçlü bir şekilde koşullanmış bir KoU'nun (örn: zil), yeni bir nötr uyaranla (örn: bir ışık) eşleştirilerek, onun da koşullu uyaran haline gelmesidir. Işık yandığında zil çalar, zil de salyayı getirir. Zamanla sadece ışık da salya tepkisini başlatabilir. Bu, zincirleme bir öğrenme biçimidir.
Sonuç: Klasik koşullanma ilkeleri, davranışçı psikolojinin temel taşıdır ve duygusal tepkilerimizin, korkularımızın, tercihlerimizin ve hatta bazı fizyolojik tepkilerimizin nasıl öğrenildiğini anlamamızı sağlar. Bu ilkeler, sadece laboratuvarda değil, günlük hayatımızın pek çok alanında davranışlarımızı şekillendirmektedir.