Lale Devri, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1718-1730 yılları arasında, yani tam 12 yıl süren bir dönemi ifade eder. Bu dönem, Pasarofça Antlaşması ile başlayıp, Patrona Halil İsyanı ile sona ermiştir. Adını, dönemin sembolü haline gelen lale çiçeğinden alır. Peki, zevk, sefa, yenilik ve lüksün simgesi olarak hatırlanan bu dönem neden aniden ve şiddetle sona erdi?
Lale Devri, bir yanda batılılaşma çabaları ve kültürel canlanma, diğer yanda ise derin sosyo-ekonomik sorunlar arasında gidip gelen bir dönemdi. Bu ikilik, sonun başlangıcını hazırladı.
Dönemin padişahı III. Ahmed ve sadrazamı Nevşehirli Damat İbrahim Paşa, İstanbul'da (özellikle Sadâbâd'da) görkemli köşkler, bahçeler ve eğlence mekânları inşa ettirdi. Bu lüks harcamalar ve sürekli devam eden savaşlar, hazinenin boşalmasına neden oldu. Açığı kapatmak için halka ağır vergiler yüklendi. Halk, yönetici elitin lüks ve eğlence içindeki yaşamına ödediği vergilerle katlanır hale geldi.
Saray çevresinde kayırmacılık ve rüşvet yaygınlaştı. Devlet kademelerine liyakate göre değil, yakınlığa göre atamalar yapıldığı algısı, özellikle ulema ve askerî sınıf (yeniçeriler) arasında büyük bir hoşnutsuzluk kaynağı oldu.
Yeniçeriler, dönemin "batılı" sayılabilecek bazı yeniliklerinden (matbaa gibi) ve lüks yaşam tarzından rahatsızdı. Geleneksel yapıyı korumak isteyen ulema sınıfı ise, özellikle İbrahim Müteferrika'nın matbaasında basılan din dışı kitaplara ve artan "serbest" sosyal hayata tepki gösteriyordu. Bu iki güçlü toplumsal zümre, isyan için ortam buldu.
Son kıvılcım, bir esnaf ayaklanması olarak başladı. Bir hamam tellakı olan Patrona Halil ve yanındakiler, halkın ekonomik sıkıntılarını ve dini değerlerin zedelendiği inancını da arkalarına alarak isyanı başlattı. İsyan hızla büyüdü. İsyancılar, sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa'yı ve onun yakınlarını öldürdüler. Padişah III. Ahmed, tahtını korumak için isyancıların taleplerini kabul etmek zorunda kaldı ve sadrazamını idam ettirdi. Ancak bu da yetmedi; bir süre sonra tahttan feragat ederek yerini I. Mahmud'a bıraktı.
Pasarofça Antlaşması'yla barış dönemine girildiği düşünülürken, doğuda İran (Afşar) tehdidi devam ediyordu. Osmanlı ordusunun 1730'da İran'a karşı başarısız olması, devletin güçsüz olduğu imajını pekiştirdi ve isyancılara cesaret verdi.
Lale Devri'nin sonu, sadece bir padişahın veya sadrazamın değişimi değildi. Bu olay, Osmanlı'da "yenilik" ile "gelenek", "sefa" ile "cefa" arasındaki gerilimin şiddetli bir patlamasıydı. Dönem, Osmanlı tarihinde ilk matbaanın kurulduğu, itfaiye teşkilatının (Tulumbacılar) oluşturulduğu, mimari ve sanatta yeni bir anlayışın geliştiği bir "ilkler ve yenilikler dönemi" olarak da anılır. Ancak, bu yenilikler toplumun geniş kesimlerine yayılamadan, yönetim ile halk arasında açılan uçurum ve ekonomik adaletsizlik, dönemi trajik bir şekilde noktaladı. Lale Devri, Osmanlı modernleşme tarihinde hem bir umut ışığı hem de bir ibret sayfası olarak yerini aldı.