24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu olarak kabul edilir. Yeni Türk devletinin uluslararası alanda tanınmasını sağlayan bu antlaşma, Kurtuluş Savaşı'nı diplomatik zaferle taçlandırmıştır. Ancak, o dönemin koşullarında bazı konuların çözümü geleceğe bırakılmış, bu da günümüze kadar uzanan tartışmalara yol açmıştır.
Antlaşma, bazı hassas meseleleri neticeye bağlayamadı. İşte o "açık uçlu" maddeler ve nedenleri:
Durum: Misak-ı Milli sınırları içinde yer alan Musul-Kerkük bölgesi, zengin petrol yatakları nedeniyle İngiltere ile anlaşmazlık konusuydu.
Lozan'daki Çözüm: Sorun antlaşmaya dahil edilmedi. Konunun Türkiye ile İngiltere arasında 9 ay içinde ikili görüşmelerle çözülmesi, anlaşmazlık halinde Milletler Cemiyeti'ne gidilmesi kararlaştırıldı.
Sonuç: 1926'da imzalanan Ankara Antlaşması ile Musul, İngiliz mandası altındaki Irak'a bırakıldı. Türkiye, 25 yıl süreyle bölgeden çıkarılacak petrol gelirinin %10'unu alacaktı.
Durum: Lozan'da, Türkiye kıyılarına yakın Bozcaada ve Gökçeada dışındaki Ege adaları Yunanistan'a bırakıldı. Ancak kritik bir şart kondu: Bu adalar silahsızlandırılacaktı.
İhlal: Yunanistan, II. Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş dönemlerinde adaları silahlandırmaya başladı. Bu durum, günümüzde de Türkiye-Yunanistan arasındaki gerilimli konulardan biridir.
Durum: İskenderun Sancağı (Hatay), özel bir yönetime tabi tutuldu. Bölge, Türkiye-Suriye sınırında kaldı ve iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Suriye'ye bağlı bir statü aldı.
Çözüm Yolu: Lozan'da nihai çözüm getirilmedi. Atatürk'ün diplomatik hamleleri sonucu 1938'de Hatay Devleti kuruldu, 1939'da ise Türkiye'ye katıldı. Bu süreç Lozan'ın "ertelediği" bir sorunun barışçıl çözüm örneğidir.
Durum: İstanbul'daki Fener Rum Patrikhanesi'nin statüsü tartışmalıydı. Türk tarafı, Patrikhanenin siyasi yetkilerinin kaldırılmasını ve hatta Türkiye dışına taşınmasını istiyordu.
Lozan'daki Çözüm: Patrikhane, İstanbul'da kalacak ancak sadece dini bir kurum olacak, evrensel niteliği (Ekümeniklik) antlaşma metninde açıkça tanınmayacaktı. Bu belirsizlik, günümüzde de zaman zaman diplomatik bir tartışma konusu olmaktadır.
Durum: Lozan'da, Türkiye'deki Rumlarla Yunanistan'daki Türklerin mübadelesi (değişimi) kararlaştırıldı. Ancak İstanbul'daki Rumlar ve Batı Trakya'daki Türkler bu mübadeleden istisna tutuldu.
Sonrası: İki ülke, bu azınlıkların haklarını genişletmek yerine kısıtlama yoluna gitti. 1955-1964 olayları ve Kıbrıs gerilimi, İstanbul Rum nüfusunun büyük ölçüde azalmasına yol açtı. Batı Trakya Türklerinin sorunları ise kısmen devam etmektedir.
Lozan Antlaşması, zaferle biten bir savaşın masadaki uzantısıdır. Eksik bırakılan konular, dönemin realist diplomatik şartlarının bir yansımasıdır. Bu "çözülemeyen" meselelerden bazıları (Hatay gibi) sonradan lehimize çözülmüş, bazıları (Ege adaları gibi) ise güncel diplomasinin konusu olmaya devam etmiştir. Lozan'ı anlamak, sadece imzalananları değil, ertelenenleri ve nedenlerini de görmekle mümkündür. Bu antlaşma, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş belgesi olarak, hem kazanımları hem de o dönem çözülemeyen sorunlarıyla birlikte tarihimizdeki yerini korumaktadır.