İletişim tarihindeki en ikonik ve kalıcı buluşlardan biri olan Mors alfabesi, adını mucidi Samuel Finley Breese Morse'dan alır. Telgrafın babası olarak anılan Morse, bu basit ama dahiyane kod sistemi sayesinde dünyanın iletişim şeklini kökten değiştirdi. Peki, bir ressam olan Morse bu fikre nasıl kapıldı? İşte Mors alfabesinin doğuş hikayesi.
Samuel Morse (1791-1872), aslında ünlü bir portre ressamıydı. Ancak 1825'te eşinin ani ölümü haberi kendisine ulaşamadan vefat etmesi ve 1832'de bir gemideyken telgraf üzerine yapılan bir sohbet, onun kaderini değiştirdi. "Manyetizma ile mesaj iletilemez mi?" sorusu, onu bu alanda çalışmaya itti.
Morse, fizikçi Joseph Henry'nin elektromıknatıs çalışmalarından ilham alarak, elektrik sinyalleriyle mesaj gönderebilen bir cihaz üzerinde çalışmaya başladı. Ancak asıl devrim, gönderilecek mesajları kodlayacak bir sisteme ihtiyaç duyulmasıyla geldi.
Mors alfabesi, harfleri, sayıları ve noktalama işaretlerini, kısa sinyaller (nokta •) ve uzun sinyaller (çizgi –) kombinasyonlarına dönüştürür. Sinyaller elektrik darbeleri, ışık, ses ya da mekanik işaretlerle iletilebilir.
Örnek: Ünlü SOS çağrı işareti: • • • – – – • • • (S: •••, O: –––)
Mors kodu, özellikle denizcilik ve havacılıkta hayat kurtaran bir iletişim aracı oldu. Radyonun icadıyla birlikte "CW (Continuous Wave)" iletişiminin temelini oluşturdu. Günümüzde resmi olarak acil durum iletişimi için zorunluluk kalkmış olsa da:
Samuel Morse'un buluşu, sadece bir alfabe değil, küresel iletişim çağını başlatan bir devrimdi. "Anlık iletişim" kavramını yaratarak, dünyayı birbirine bağlayan ilk adımlardan birini attı. Mors alfabesi, teknolojik ömrünü tamamlamış gibi görünse de, tarihteki yeri ve basitliğin gücünün bir simgesi olarak hafızalardaki yerini koruyor.