Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı'nın kaderini değiştiren ve bir milletin diriliş destanını yazdığı eşsiz bir mücadeledir. Bu destanın en önemli mimarlarından biri, geleceğin Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'dir. Onun Anafartalar ve Conkbayırı'ndaki üstün komutanlığı, sadece bir cephenin değil, bir ulusun kaderini şekillendirmiştir.
25 Nisan 1915'te İtilaf Devletleri, Gelibolu Yarımadası'na çıkarma yaptı. Durumun kritik olduğu bir anda, 19. Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal, inisiyatif alarak kuvvetleriyle Conkbayırı'na intikal etti. Askerlerinin yorgun ve düşmanın yoğun topçu ateşi altında olduğu bir sırada, tarihe geçen o emri verdi:
"Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve komutanlar gelebilir."
Bu emir ve onun önderliğindeki kahraman Türk askerinin direnişi, Conkbayırı'nın düşman eline geçmesini engelledi ve çıkarma kuvvetlerinin ilerleyişini durdurdu.
Ağustos 1915'te İtilaf kuvvetleri, savaşın seyrini değiştirmek için büyük bir taarruz başlattı. 9-10 Ağustos gecesi Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığı'na atandı. Zafere olan inancı ve sarsılmaz kararlılığıyla, hazırlıksız ve yorgun birlikleri toparladı. Düşmana beklemedikleri bir anda ve yerde, süngü hücumu emri verdi.
Mustafa Kemal'in bu başarısının arkasında birkaç kritik faktör vardı:
Sonuç olarak, Mustafa Kemal'in Çanakkale Savaşı'ndaki rolü, sıradan bir komutanlık hikayesinin çok ötesindedir. Onun Conkbayırı ve Anafartalar'da sergilediği liderlik, cesaret ve strateji dehası, Çanakkale'nin geçilmez olduğunu tüm dünyaya kanıtlamış ve Türk milletinin bağımsızlık iradesinin sembolü haline gelmiştir. Bu zafer, aynı zamanda Kurtuluş Savaşı'nın öncü kıvılcımı ve Mustafa Kemal'in milli bir lider olarak doğuşunun habercisi olmuştur.