Türk edebiyatının, tarihi milli bir şuur ve heyecanla romanlaştıran önemli isimlerinden biri olan Mustafa Necati Sepetçioğlu, eserleriyle nesillere Türk tarihini ve milli değerleri aktaran bir köprü vazifesi görmüştür. Onun kalemi, sadece geçmişi anlatmakla kalmaz, okuyucuyu bir "varoluş mücadelesi"nin içine çeker. İşte bu yazıda, Sepetçioğlu'nun hayatına ve edebi mirasına bir yolculuğa çıkıyoruz.
Mustafa Necati Sepetçioğlu, 1932 yılında Zile'de doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Çeşitli kurumlarda memuriyet hayatını sürdürürken, asıl tutkusu olan yazarlığa hiç ara vermedi. 1982 yılında emekli oldu ve kendisini tamamen eserlerine verdi. 8 Temmuz 2006'da İstanbul'da vefat etti.
Onun hayatı ve kişiliği, eserlerine de yansımıştır. Milli ve manevi değerlere sıkı sıkıya bağlı, Türk tarihine ve kültürüne derin bir sevgi ve sorumluluk duyan bir aydın portresi çizer. Eserlerindeki karakterlerde de sıklıkla görülen bu "dava adamı" kimliği, onun şahsiyetinin bir yansıması gibidir.
Sepetçioğlu, edebiyatımızda özellikle tarihi roman türünde silinmez bir iz bırakmıştır. Onun eserlerini diğer tarihi roman yazarlarından ayıran en önemli özellik, salt bir tarih anlatısı sunmak yerine, okuyucuda bir milli şuur ve heyecan uyandırmayı hedeflemesidir.
Sepetçioğlu'nun en önemli özelliklerinden biri, romanlarını büyük ve birbirini tamamlayan dizi ve seriler halinde yazmış olmasıdır.
Romanlarının yanı sıra, tarihi konuları işleyen etkileyici tiyatro oyunları da kaleme almıştır:
Mustafa Necati Sepetçioğlu, Türk okurunun hafızasında "tarihi sevdiren yazar" olarak yer etmiştir. Özellikle 70'li ve 80'li yıllarda gençler üzerinde derin bir etki bırakan eserleri, milli kimlik ve tarih bilincinin oluşmasında önemli bir rol oynamıştır. Edebiyatımızda "milli romancılık" geleneğinin güçlü temsilcilerinden biri olarak, ardında okunmaya ve üzerinde düşünülmeye değer koca bir kütüphane bırakmıştır. Onun eserlerini okumak, sadece geçmişi değil, Türk milletinin ruhunu ve mücadele azmini anlamak demektir.