Edebiyat dünyasında, bir şiire veya metne saygı, hayranlık, eleştiri ya da mizah amacıyla yazılan benzer şiirlere nazire denir. Türk edebiyatının, özellikle de Divan edebiyatının en renkli ve dinamik geleneklerinden biridir. Nazire, basit bir taklitten öte, ustalık gerektiren, adeta şairler arasında zarif bir atışma ve diyalog kurma sanatıdır.
Nazire yazmanın temelinde, genellikle şu niyetler yatar:
Nazire geleneği, Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. Özellikle 16. yüzyıldan itibaren "Nazire Mecmuaları" (derlemeleri) oluşturulmuş, yüzlerce şair aynı gazel üzerine kendi nazirelerini yazmıştır.
Nazire bazen diğer şiir ekleme sanatlarıyla karıştırılır. Aradaki farkı bilmek önemlidir:
Nazire geleneği, edebiyatı sadece bireysel bir uğraş olmaktan çıkarıp, şairler arasında kolektif ve nesiller boyu süren bir sohbete dönüştürmüştür. Edebiyat tarihçileri için de bir şiirin etkisini, popülerliğini ve diğer şairlerle ilişkisini anlamak açısından paha biçilmez bir kaynaktır. Günümüzde bile, bir şarkıya yapılan "cover"lar veya bir film için yapılan "homage"lar, nazire geleneğinin modern yansımaları olarak düşünülebilir.
Özetle, nazire; taklidin, saygının, yarışmanın ve edebi diyaloğun zarif bir bileşimidir. Edebiyatın canlı bir organizma gibi gelişmesine katkıda bulunan bu gelenek, kültürümüzün zenginliğinin bir göstergesidir.