Sanat tarihinde, belli dönemlerde geçmişe özlem ve idealleştirilmiş bir estetik arayışı öne çıkar. Neoklasisizm de tam olarak bu ruh halinin bir ürünü olarak, 18. yüzyılın ortalarından 19. yüzyılın başlarına kadar Avrupa ve Amerika'da hâkim olan bir sanat ve mimari akımıdır. Adından da anlaşılacağı gibi, "yeni klasikçilik" anlamına gelen bu akım, Antik Yunan ve Roma sanatının ilkelerine, sadeliğine ve asaletine geri dönüşü simgeler.
Neoklasisizm, bir tepki hareketi olarak doğdu. Öncelikle, Barok ve Rokoko sanatının aşırı süslü, gösterişli ve duygusal yoğunluğa sahip üslubuna karşı bir yanıttı. İkinci olarak, 18. yüzyılda Pompeii ve Herculaneum antik kentlerinin keşfi, Avrupa'yı Antik Roma'nın ihtişamıyla yeniden buluşturdu. Arkeolojik buluntular, sanatçılar ve entelektüeller üzerinde büyük bir heyecan yarattı.
Ayrıca, Aydınlanma Çağı'nın rasyonel düşünce, sade dil ve toplumsal erdem vurgusu, Neoklasik sanatın "akıl, sadelik ve düzen" ilkeleriyle mükemmel bir uyum içindeydi. Fransız Devrimi ise bu akımı, cumhuriyetçi erdemleri ve yurttaşlık ideallerini yüceltmek için bir araç olarak benimsedi.
Jacques-Louis David (Fransız ressam): Akımın en önemli ismi. Horatii'lerin Yemini ve Marat'ın Ölümü gibi eserleriyle devrimci idealleri görselleştirdi.
Jean-Auguste-Dominique Ingres (Fransız ressam): Çizgisel mükemmellik ve form üzerine odaklandı. Büyük Odalık eseri ünlüdür.
Antonio Canova (İtalyan heykeltıraş): Mermer heykelleriyle Antik dönem ruhunu yeniden canlandırdı. Psykhe'yi Uyandıran Aşk Tanrısı başyapıtıdır.
Robert Adam (İskoç mimar): İngiltere'de Neoklasik mimarinin öncüsü oldu.
Neoklasik mimari, devlet binaları, müzeler ve anıtlarda sıklıkla tercih edildi. Amerikan Bağımsızlık Savaşı sonrası kurulan yeni devletin resmi mimarisi oldu (Beyaz Saray, ABD Kongre Binası). Aynı şekilde, Napolyon dönemi Fransa'sında (Arc de Triomphe du Carrousel) ve Osmanlı İmparatorluğu'nda (İstanbul Üniversitesi ana kapısı, Dolmabahçe Saat Kulesi) de kendine yer buldu.
Neoklasisizm, sanatta "modanın döngüselliğini" gösteren mükemmel bir örnektir. Rönesans'tan sonra ikinci büyük "Antikite'ye dönüş" hareketi olarak tarihe geçti. Modern devletlerin resmi kimlik arayışında, akıl ve düzen ideolojisini somutlaştırmak için başvurduğu bir dil oldu. Günümüzde bile, adliye sarayları, müzeler ve banka binalarında onun ihtişamlı, dengeli ve otoriter mimari dilinin izlerini görmek mümkündür. Neoklasisizm, geçmişin formlarını alıp, kendi döneminin ruhuyla yeniden yorumlayarak, sanatın zamansız döngüsünü bize hatırlatır.