Edebiyatın iki temel anlatım biçimi olan öyküleme (hikaye etme) ve betimleme (tasvir etme), metinleri zenginleştiren ancak birbirinden farklı işlevlere sahip tekniklerdir. Bu yazıda, bu iki önemli kavramı detaylıca inceleyeceğiz.
Öyküleme, olayları bir zaman akışı içinde, belirli bir olay örgüsüne bağlı olarak anlatmaktır. Asıl odak, "Ne oldu?", "Nasıl old?", "Sonra ne oldu?" sorularının cevabıdır. Hareket ve değişim esastır.
Örnek: "Ali, sabah erkenden uyandı. Hızlıca kahvaltısını yaptı ve okulun yolunu tuttu. Otobüsü kaçırmamak için koşmaya başladı."
Betimleme, varlıkların, mekanların, insanların veya durumların okuyucunun zihninde görsel bir tablo oluşturacak şekilde ayırt edici özellikleriyle anlatılmasıdır. Asıl odak, "Nasıl görünüyor?" sorusunun cevabıdır. Durağanlık ve ayrıntı esastır.
Örnek: "Ali'nin odası küçük ama şirin bir odadaydı. Mavi boyalı duvarlarında birkaç poster asılıydı. Masasının üzeri, dağınık kitaplar ve defterlerle doluydu. Penceresinden süzülen güneş, odayı ılık bir ışıkla dolduruyordu."
Etkili bir anlatım için bu iki tekniği harmanlamak gerekir. Olayların aktarıldığı bir öyküleme, betimlemelerle renklendirildiğinde okuyucuyu içine çeken, canlı ve unutulmaz bir metne dönüşür. Bir binaya benzetirsek; öyküleme iskelet, betimleme ise iç dekorasyon ve boya gibidir.