1853-1856 yılları arasında yaşanan Kırım Savaşı, Osmanlı İmparatorluğu, Fransa, Birleşik Krallık ve Sardinya Krallığı’nın Rusya’ya karşı verdiği mücadeleydi. Savaşın ardından imzalanan Paris Antlaşması (30 Mart 1856), yalnızca bir barış anlaşması değil, aynı zamanda Avrupa siyasi haritasını ve uluslararası hukuku derinden etkileyen bir belge oldu.
Osmanlı için antlaşma, diplomatik bir zaferdi. Avrupa konserine kabul edilmiş, toprakları garanti altına alınmıştı. Ayrıca, antlaşmanın hemen öncesinde ilan edilen Islahat Fermanı (1856) sayesinde, iç reform süreci uluslararası taahhüt haline gelmişti.
Ancak bu güvence “şartlı” bir güvencedi. Osmanlı’nın varlığı, artık büyük devletlerin çıkar dengesine bağlı hale gelmişti. Karadeniz’in tarafsızlığı, Rusya’yı geçici olarak zayıflatsa da, 1870’te Rusya’nın bu maddeyi tek taraflık feshetmesine yol açacak ve 93 Harbi’ne (1877-1878) giden süreci hızlandıracaktı.
Paris Antlaşması, modern diplomasi tarihinde bir dönüm noktası kabul edilir. Çok taraflı bir barış kongresiyle sonuçlanan ilk büyük savaştı. Aynı zamanda, savaş hukukuyla ilgili önemli Paris Deklarasyonu (deniz hukuku kuralları) bu süreçte kabul edilmiştir.
Sonuç olarak, Paris Antlaşması, Osmanlı’yı bir süreliğine korumuş ama aynı zamanda onun kaderini Avrupa büyük güçlerinin insafına bırakmıştır. “Şark Meselesi”nin diplomasi masasına taşındığı bu anlaşma, hem 19. yüzyıl Avrupa siyasetini anlamak hem de Osmanlı’nın çöküş sürecindeki kritik kırılmaları görmek açısından temel bir belgedir. 📖