İhsan Oktay Anar'ın Türk edebiyatına kazandırdığı eşsiz eser Puslu Kıtalar Atlası, sadece bir roman değil, aynı zamanda bir felsefe ve tarih labirentidir. Bu labirentin en gizemli, en derin karakterlerinden biri de hiç şüphesiz Uzun İhsan Efendi'dir. Onu tanımak, romanın ruhunu anlamak için bir anahtardır.
Romanın ana karakteri Bünyamin'in yolculuğuna rehberlik eden, onun hem fiziki hem de manevi babası konumundaki bir bilgedir. Adı gibi "uzun" olan boyu, onun sıradan insanların üzerinde, hem fiziksel hem de bilgelik anlamında bir "yüceliği" temsil eder. Geçmişi ve gerçek kimliği gizemlerle doludur; bir zamanlar bir haritacı ve denizci olduğu ima edilir.
Uzun İhsan Efendi, romanın temel izleklerini somutlaştıran bir karakterdir:
Uzun İhsan Efendi'nin sözleri ve duruşu, Doğu ve Batı felsefesinin, özellikle de tasavvufi düşüncenin izlerini taşır. Bilginin mutlak olmadığı, hakikatin farklı katmanları olduğu ve insanın kendi içsel atlasını keşfetmesi gerektiği fikrini aşılar. Onun karakteri, Platon'un mağara alegorisindeki aydınlanmış filozofu yaşadığı toplumun "puslu" gerçekliğine bir pencere açar.
Uzun İhsan Efendi, Puslu Kıtalar Atlası'nın sırtında yükselen bir sütun gibidir. O olmadan Bünyamin'in yolculuğu anlamsız, romanın felsefi derinliği ise eksik kalırdı. Okur için o, bilgeliğin sessiz çağrısı, keşfin sürekli devam eden bir süreç olduğunun ve nihai "atlas"ın her insanın kendi vicdanında ve rüyalarında saklı olduğunun canlı bir hatırlatıcısıdır.