Selçuklularda Şehirleşme
Büyük Selçuklu Devleti, Orta Asya'dan Anadolu'ya uzanan geniş bir coğrafyada hüküm sürmüş ve bu süreçte şehirleşmeye büyük önem vermiştir. Şehirler, sadece idari merkezler değil, aynı zamanda ticaret, kültür ve bilimin de kalbi olmuştur.
Şehirlerin Gelişimini Etkileyen Faktörler
- İpek Yolu: Ticaret yolları üzerinde bulunan şehirler (Merv, Nişabur, Rey, İsfahan) hem ekonomik hem de kültürel açıdan büyük bir canlılık kazandı.
- Güvenlik İhtiyacı: Göçebe Türkmen nüfusun yerleşik hayata geçmesi ve sınır bölgelerinin güvenliğinin sağlanması için yeni şehirler kuruldu veya mevcut şehirler güçlendirildi.
- Devlet Politikası: Sultanlar ve vezirler, hem kendi adlarını yaşatmak hem de ülkeyi bayındır hale getirmek için imar faaliyetlerine büyük yatırımlar yaptılar.
Şehirlerin Fiziksel Yapısı ve Kurumlar
Selçuklu şehirleri genellikle üç ana bölümden oluşurdu:
- Hisar (İç Kale): Şehrin yönetim merkezi, hükümdar sarayı ve askeri garnizon burada bulunurdu.
- Şehristan (Kent): Kale etrafında gelişen, cami, çarşı, hamam ve evlerin bulunduğu asıl yerleşim alanıydı.
- Rabad (Varış): Şehristan'ın dışında kalan, genelde ticaret ve zanaatla uğraşanların yaşadığı semtti.
Şehirlerdeki en önemli yapılar ve sosyal kurumlar şunlardı:
- Ulu Cami (Cami-i Kebir): Şehrin ana ibadet ve toplanma merkeziydi.
- Medreseler: Nizamiye Medreseleri gibi kurumlar, eğitimin merkezi haline geldi ve İslam dünyasının en önemli bilim insanlarını yetiştirdi.
- Kervansaraylar: Ticaret yolları üzerine inşa edilen bu yapılar, kervanların konaklaması ve güvenliği için hayati öneme sahipti.
- Çarşılar (Suk): Belirli meslek gruplarının kendi sokaklarında faaliyet gösterdiği, canlı bir ticaret hayatının olduğu alanlardı.
- Bimarhaneler (Hastaneler): Döneminin ileri sağlık kurumlarıydı ve ücretsiz hizmet verirlerdi.
Selçuklularda Sosyal Yapı
Selçuklu toplumu, farklı etnik ve dini gruplardan oluşan, büyük ölçüde hoşgörü çerçevesinde yönetilen bir mozaikti.
Sosyal Tabakalaşma
Toplum genel olarak dört ana gruba ayrılırdı:
- Yönetenler (Askerîler): Hükümdar, hanedan üyeleri, komutanlar, valiler ve diğer bürokratlardan oluşurdu. Bunlar devleti yönetir ve ordunun temelini oluştururdu.
- Şehirliler (Ehli Hire): Tüccarlar, zanaatkârlar, esnaf, bilim insanları, din adamları ve memurlardan oluşan bu sınıf, şehirlerin ekonomik ve kültürel hayatını canlı tutardı. Loncalar halinde örgütlenmişlerdi.
- Göçebeler (Ehli Vaber): Hayvancılıkla uğraşan konar-göçer Türkmen boyları. Ordunun asıl gücünü oluştururlardı ve sınır bölgelerine yerleştirilirlerdi.
- Köylüler (Ehli Ziraat): Tarımla uğraşan, toprağa bağlı bu sınıf, devletin ekonomik temelini ve besin kaynağını oluştururdu.
Toplumsal Hoşgörü ve Farklı Gruplar
Selçuklu yönetimi, Müslüman olmayan tebaaya (zimmî) belli haklar tanımıştı. Hristiyan ve Yahudi cemaatler kendi dini kurallarına göre yaşayabilir, ibadetlerini serbestçe yapabilir ve kendi içişlerinde özerkliğe sahipti. Bu durum, devletin hem insan gücünü hem de ekonomik vergi gelirlerini sürdürülebilir kılıyordu.
Ahilik Teşkilatı
Selçuklu sosyal ve ekonomik hayatının en önemli kurumlarından biri Ahilik'ti. Esnaf ve zanaatkârların dini, ahlaki ve mesleki kurallar çerçevesinde bir araya geldiği bir lonca teşkilatıydı. Ahilik, üretim kalitesini denetler, müşteri haklarını korur, üyelerine sosyal güvence sağlar ve gençlere meslek eğitimi verirdi. Bu yapı, toplumsal dayanışmanın ve ahlakın güçlü bir temsilcisiydi.
Sonuç olarak, Selçuklu şehirleşmesi ve sosyal yapısı, güçlü bir merkezi yönetim, canlı bir ticaret ağı, bilim ve kültüre verilen değer ile farklı toplulukları bir arada tutan bir hoşgörü anlayışı üzerine inşa edilmişti.