“Selim akıl” ifadesi, günlük konuşmalarda sıklıkla kullandığımız, ancak derinlemesine düşündüğümüzde anlam katmanları oldukça zengin bir kavramdır. Sadece “akıllı olmak”tan çok daha fazlasını ifade eden bu terim, felsefe, din ve toplum düşüncesinde merkezi bir role sahiptir. Peki, gerçek anlamda selim akıl nedir?
“Selim” sözcüğü Arapça kökenli olup, sağlam, sağlıklı, hatasız, kusursuz, bozulmamış anlamlarına gelir. Dolayısıyla selim akıl, “sağlıklı, doğru çalışan, hakikati bulmaya ve doğru ile yanlışı ayırt etmeye uygun olan akıl” demektir. Bu akıl, duyguların, önyargıların veya çıkar hesaplarının gölgesinde kalmayan, nesnel ve berrak bir düşünme yetisidir.
Kavram, özellikle İslam felsefesi ve kelamında sıklıkla vurgulanmıştır. Akıl, insana verilmiş bir nur (ışık) veya miyar (ölçü) olarak görülmüş, vahiy ile çatışmayan, aksine onu anlamaya çalışan bir araç kabul edilmiştir. Batı felsefesinde ise benzer kavramlar “right reason” (doğru akıl) veya “sound mind” (sağlam zihin) olarak karşımıza çıkar.
Selim akıl, sadece derin felsefi meselelerde değil, günlük kararlarımızda da kendini gösterir. Örneğin:
Bu davranışların hepsi, selim aklın pratikteki yansımalarıdır.
Selim akıl, birey olarak doğru kararlar almamızı, toplum olarak da huzur ve adalet içinde yaşamamızı sağlayan temel bir içsel rehberdir. İçinde bulunduğumuz bilgi kirliliği ve hızlı tüketim çağında, düşünmeden hareket etmek kolaylaşmıştır. Selim akıl ise bize “Dur, düşün, ölç, tart ve öyle hareket et” çağrısı yapar. Onu geliştirmek, sadece zekâmızı değil, karakterimizi ve erdemimizi de geliştirmek anlamına gelir.
“Akıl, kalp gözünün ışığıdır. Selim olanı, hakikati aydınlatır.”