Sevr Antlaşması, tarih kitaplarında I. Dünya Savaşı'nı resmen sona erdiren antlaşmalardan biri olarak geçse de, aslında hiçbir zaman yürürlüğe girememiş, "ölü doğmuş" bir belge olarak kabul edilir. Peki, Osmanlı Devleti'ne imzalatılan bu ağır şartlar içeren antlaşma neden uygulanamadı? Gelin, bu tarihi sorunun cevabını birlikte inceleyelim.
10 Ağustos 1920'de Paris'in Sevr banliyösünde imzalanan antlaşma, İtilaf Devletleri'nin (özellikle İngiltere, Fransa, İtalya) Osmanlı Devleti'ne dayattığı son derece ağır koşullar içeriyordu. Antlaşmaya göre:
Padişah Vahdettin hükümeti antlaşmayı imzalamış olsa da, Meclis-i Mebusan kapalı olduğu için onay süreci tamamlanamadı. Daha da önemlisi, Anadolu'da Mustafa Kemal önderliğinde filizlenen Milli Mücadele hareketi bu antlaşmayı tanımadı.
Antlaşmanın imzalandığı tarihte, Anadolu'da TBMM Hükümeti çoktan kurulmuştu. Ankara'daki bu yeni irade, Sevr'i "ölü bir belge" olarak nitelendiriyor ve uygulanmasını kesinlikle reddediyordu. Düzenli ordunun kurulması ve Kurtuluş Savaşı ile fiilen antlaşmanın maddeleri çöpe atıldı.
İngiltere, Fransa ve İtalya'nın Osmanlı toprakları üzerindeki emelleri birbiriyle çakışıyordu. Özellikle İtalya ve Fransa'nın Anadolu'daki nüfuz alanları konusunda anlaşmazlıkları vardı. Bu birlik eksikliği, antlaşmanın uygulanmasında ciddi bir zaaf oluşturdu.
Sevr, bir devletin egemenliğini neredeyse tamamen yok sayan, uygulanması neredeyse imkansız maddeler içeriyordu. Bir milletin varlığını ve bağımsızlığını tamamen ortadan kaldırmayı hedefleyen bu tür anlaşmalar, tarihte genellikle dirençle karşılaşmış ve başarısız olmuştur.
Anayasal olarak, antlaşmaların yürürlüğe girebilmesi için meclis onayı gerekiyordu. Ancak Meclis-i Mebusan Mart 1920'de İstanbul'un işgali sonrası dağıtılmıştı. Bu nedenle Sevr, hukuki olarak da eksik bir statüde kaldı.
I. Dünya Savaşı sonrası dünyada yeni dengeler oluşuyor, sömürgecilik anlayışı sorgulanıyordu. Anadolu'daki direnişin başarıya ulaşması ve Sovyet Rusya gibi yeni güç odaklarının ortaya çıkması, İtilaf Devletleri'ni yumuşamaya zorluyordu.
Sevr Antlaşması, emperyalist güçlerin bir devleti haritadan silme projesiydi. Ancak bu proje, Anadolu insanının direnişi, örgütlü mücadelesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin iradesi karşısında hayata geçirilemedi. Sevr'in ölü doğmuş olması, sadece askeri bir başarı değil, aynı zamanda milli bir iradenin tezahürüydü. Bu süreç, nihayetinde 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile taçlandı ve modern Türkiye Cumhuriyeti'nin tapusu olan, eşitler arası bir antlaşma ile sonuçlandı.
Sevr, tarihe bir uyarı ve direnişin zaferi olarak geçerken, Lozan ise Türkiye'nin bağımsız ve egemen bir devlet olarak uluslararası alanda tanınmasının belgesi oldu. 🕊️➡️🇹🇷