Sıfat tamlamaları, dilimizdeki en temel söz öbeklerinden biridir ve genellikle kurallı bir yapıya sahiptir. Ancak, "kalıplaşmış" ifadesi burada iki farklı anlamda düşünülebilir.
Bir sıfat tamlaması, bir sıfatın bir ismi nitelemesi veya belirtmesiyle oluşur. Bu yapı dilbilgisi kurallarına dayalıdır ve esnektir. Örneğin:
Bu örneklerde "güzel", "üç" ve "koşan" sözcükleri, "ev", "kalem" ve "çocuk" isimlerini niteler. Bu, dilin işleyişine dair kurallı bir yapıdır. Yani, sıfat tamlamasının kendisi bir dilbilgisi kuralıdır, sabit bir ifade değildir. İstediğiniz sıfatı, uygun bir isimle birleştirerek yeni tamlamalar oluşturabilirsiniz (hızlı araba, soğuk su, yüksek dağ). Bu anlamıyla sıfat tamlaması kalıplaşmamıştır; üretkendir.
Diğer yandan, dilimizde zaman içinde özgün anlamlarından sıyrılıp bir varlığın veya kavramın kalıcı adı haline gelen sıfat tamlamaları da vardır. Bunlar artık birer isim olarak kabul edilir ve "kalıplaşmış" söz öbekleridir.
Örneğin:
Bu tamlamalardaki sözcükler ayrı ayrı düşünülemez. "Aslan Burcu" denildiğinde gerçek bir aslan akla gelmez. "Beşiktaş" ifadesi, gerçek bir beşik ve bir taş anlamından uzaktır. Bu tür ifadeler, dilde kalıplaşmıştır ve bir bütün olarak kabul edilir.
Özetlemek gerekirse:
Dolayısıyla, "Sıfat tamlaması kalıplaşmamış mıdır?" sorusunun cevabı, bakış açısına göre değişir. Genel dilbilgisi kuralı olarak kalıplaşmamış ve üretken bir yapıdır, ancak dildeki bazı örnekleri kalıplaşmış durumdadır.