Peyami Safa'nın 1923 yılında yayımlanan ve Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Sözde Kızlar, Cumhuriyet'in ilk yıllarında toplumdaki hızlı değişim ve Batılılaşma sürecini eleştirel bir gözle ele alır. Roman, "alafranga" yaşam tarzını benimseyen, ahlaki değerlerden uzaklaşmış bir kesimi "sözde" olarak nitelendirerek, gerçek kimlik ve değerler arayışını konu edinir.
Roman, Birinci Dünya Savaşı sonrası işgal altındaki İstanbul'da geçer. Anadolu'da Milli Mücadele devam ederken, İstanbul'da bir kesim savaşın yarattığı yoksulluk ve kaostan sıyrılmaya çalışarak, sorumsuz ve taklitçi bir yaşam sürmektedir.
Mebrure ve babası Adnan Bey, İstanbul'a taşınır ve Behice'nin ailesiyle komşu olurlar. İki aile arasındaki zihniyet farkı hemen ortaya çıkar. Mebrure, çalışkan ve içine kapanık bir kızdır. Behice ise eğlence düşkünü, sorumsuz ve annesi Nazmiye Hanım'ın da teşvikiyle zengin bir koca bulma peşindedir.
Behice, yanlış çevrenin etkisiyle savrulmaya devam eder. Maddi çıkarlar uğruna ilişkiler yaşar, ailesini zor durumda bırakır. Mebrure ise tüm bu olumsuzluklara rağmen doğruluk ve çalışkanlıktan taviz vermez. Roman, Behice'nin içine düştüğü ahlaki çıkmazın trajik sonuçlarıyla ilerler. "Sözde" yaşam tarzının getirdiği mutsuzluk ve yalnızlık, Behice karakteri üzerinden tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilir.
Roman, iki zıt karakter (Mebrure ve Behice) üzerinden, toplum için asıl değerli olanın "sözde" değil, "özde" olmak, taklitten uzak, ahlaklı ve milli değerlere sahip çıkan bir hayat sürmek olduğu mesajını verir. Mebrure, umut ve olumlu değişimin temsilcisi olarak romanı noktalar.
Sözde Kızlar, Türk edebiyatında "yanlış Batılılaşma" temasını işleyen ilk ve en etkili romanlardan biridir. Peyami Safa, psikolojik tahlilleri güçlü bir üslupla, dönemin sosyal panoramasını başarıyla yansıtmıştır. Roman, sadece bir aşk hikayesi değil, aynı zamanda toplumsal bir eleştiri ve ahlak dersidir. Günümüzde bile "öz" ile "söz" arasındaki farkı, gerçek kimliğin ne olduğunu sorgulatan önemli bir klasiktir.