Edebiyat dünyasında, özellikle Türk halk edebiyatı ve âşık geleneğinde kullanılan pek çok özel terim vardır. Bunlardan biri de "tapşırma"dır. Bu yazıda, bu kadim terimin anlamını, kullanım alanlarını ve edebiyatımızdaki yerini inceleyeceğiz.
Tapşırma, temel olarak "emanet etmek, teslim etmek, bırakmak" anlamına gelen "tapşır-" fiilinden türemiş bir isimdir. Günlük dilde birine bir iş veya eşyayı emanet etmeyi ifade ederken, edebiyatta çok daha özel ve sembolik bir anlam kazanmıştır.
Tapşırma, Türk halk edebiyatının en önemli parçalarından olan âşık edebiyatına ait bir terimdir. Genellikle bir koşmanın son dörtlüğü olarak karşımıza çıkar. Bu son dörtlükte, âşık (ozan) şu unsurları "tapşırır" (emanet eder):
"Gevherî der ki, gel yetiş imdada
Bu ayrılık geçmez bana feryada
Mecnun olup dolaşayım diyâr-ı vada
Selâm eylen o yâre, deyin efendim."
Burada şair, mahlası "Gevherî"yi tapşırmakta, derdini dile getirmekte ve sevgiliye selam göndermektedir.
Tapşırma, yüzlerce yıllık sözlü ve yazılı edebiyat geleneğimizde, şairin sesini kişiselleştirdiği ve eserini mühürlediği bir "edebi mühür" veya "şiirsel imza"dır. Sadece bir isim söylemenin ötesinde, bir duygu yükünü, bir geleneğe bağlılığı ve samimi bir vedayı ifade eder. Türk şiirinin otantik ve derinlikli yapısını anlamak için, tapşırma gibi terimleri bilmek oldukça değerlidir.
Bir dahaki sefere bir halk şiiri okuduğunuzda, son dörtlüğe özellikle dikkat edin; orada yüzyılların sesine kulak vermiş olabilirsiniz. 🍃