Hukuk dünyasının en sık karşılaşılan dava türlerinden biri olan tazminat davaları, günlük hayatta karşılaştığımız pek çok haksızlığın hukuki yoldan telafi edilmesini sağlar. Peki, tam olarak ne anlama geliyor? Kimler, hangi durumlarda tazminat davası açabilir? Bu yazıda, tazminat davası kavramını her yönüyle ele alıyoruz.
Tazminat davası, bir kişinin hukuka aykırı bir fiil veya ihmali sonucunda başka bir kişide meydana gelen maddi veya manevi zararın, hukuk mahkemeleri aracılığıyla giderilmesini talep etmek için açılan davalardır. Davacı, uğradığı kaybın karşı taraf (davalı) tarafından ödenmesini ister.
Parayla ölçülebilen, somut ekonomik kayıpları kapsar. İki alt başlıkta incelenir:
Parayla doğrudan ölçülemeyen, kişinin duygusal dünyasında yaşadığı acı, üzüntü, ıstırap, itibar kaybı gibi soyut zararların karşılığıdır. Ölçülmesi mahkeme takdirine bağlıdır.
Bir kişinin ölümü halinde, onun maddi desteğinden yararlanan yakınlarının (eş, çocuk, anne-baba) açtığı özel bir dava türüdür. Kaybedilen kişinin gelecekte sağlayacağı muhtemel maddi destek hesaplanarak tazminat belirlenir.
Tazminat davalarında zamanaşımı süresi büyük önem taşır. Genel kural, zararı ve zarar vereni öğrendiğiniz tarihten itibaren 2 yıl, her halükarda fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl içinde dava açma zorunluluğudur. Destekten yoksun kalma davalarında bu süre, ölüm tarihinden itibaren 10 yıldır. Ancak her dava türü için farklı süreler olabileceğinden bir avukata danışmak şarttır.
Tazminat davaları, hukuk sisteminin adaleti sağlamak için vatandaşa sunduğu en önemli araçlardan biridir. Haksızlığa uğradığınızı düşündüğünüzde, haklarınızı bilmek ve zamanında harekete geçmek, hem maddi kayıplarınızı telafi etmenizi hem de manevi olarak rahatlamanızı sağlayabilir.