Tebliğ, Arapça kökenli bir kelime olup "ulaştırmak, bildirmek, haber vermek, bir mesajı eksiksiz ve doğru bir şekilde aktarmak" anlamlarına gelir. Günlük dilde, resmi bir bildiriyi veya önemli bir haberi karşı tarafa iletme eylemini ifade eder. Ancak, kavramın en derin ve anlamlı kullanımı dinî ve manevi bağlamdadır.
Tebliğ, basit bir bilgi aktarımından çok daha fazlasını ifade eder. İçerdiği sorumluluk, sadakat ve netlik onu önemli bir görev haline getirir.
İslam inancında tebliğ, peygamberlerin en temel görevidir. Allah'tan aldıkları vahyi, hiçbir ekleme veya çıkarma yapmadan, olduğu gibi insanlara iletmekle yükümlüdürler. Bu, son derece ağır bir emanet ve sorumluluktur.
Kur'an-ı Kerim'de peygamberler için sıkça "Biz onları ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" ifadesi kullanılır. Bu, tebliğin hem bir "müjde" (iman, rahmet, cennet) hem de bir "uyarı" (sorumluluk, hesap, azap) boyutu olduğunu gösterir.
Hukuk ve idare alanında tebliğ, bir belgenin veya kararın ilgili kişiye yasal yollarla resmen iletilmesidir. Bu, hakların ve yükümlülüklerin başlaması için kritik bir adımdır.
Buradaki tebliğ, kişinin bilgi sahibi olduğunun ve hukuki süreçlerin işlemeye başladığının kesin kanıtıdır.
Günlük kullanımda, önemli bir haberi, değişikliği veya kararı ilgililere duyurma eylemidir. Bir şirket çalışanlarına yeni bir politikayı "tebliğ eder", bir öğretmen sınav tarihini "tebliğ eder". Burada vurgu, mesajın yetkili bir kaynaktan, resmiyet çerçevesinde iletilmesidir.
Etkili ve doğru bir tebliğ için bazı evrensel ilkeler geçerlidir:
Tebliğ, bir mesajı, haberi veya hakikati taşıma sorumluluğudur. İster ilahi bir vahiy, ister resmi bir karar, ister gündelik önemli bir bilgi olsun, tebliğ eden kişi bir "elçi" konumundadır. Bu eylem, aktarılan şeyin değeri kadar, onu nasıl aktardığımızla da anlam kazanır. Doğruluk, açıklık ve güzel üslup, tebliğin olmazsa olmazlarıdır. Kısacası tebliğ, bilginin yükünü ve şerefini aynı anda taşıyan kadim bir insanlık eylemidir.