Türkiye, üç tarafı denizlerle çevrili bir yarımada olmanın getirdiği sayısız kıyı ve ada zenginliğine sahiptir. Bu adalar arasında bir tanesi, hem yüzölçümü hem de kendine has karakteriyle öne çıkar: Gökçeada. Türkiye'nin en büyük adası olan Gökçeada, sadece bir coğrafi gerçeklik değil, aynı zamanda zengin bir tarih, kültür ve doğal güzellikler hazinesidir.
Gökçeada, benzersiz bir ekosisteme ev sahipliği yapar. Ada, organik tarımı teşvik eden yapısı, zeytinlikleri, bağları ve temiz plajlarıyla öne çıkar. Kuzulimanı ana ulaşım noktasıyken, Aydıncık Plajı (Kefaloz) dalış tutkunları için bir cennettir. Adaya özgü Gökçeada Deniz Lavantası dünyada sadece burada yetişen endemik bir türdür.
Kültürel mozaiği ise adaya ayrı bir derinlik katar. Rum ve Türk kültürünün yüzyıllardır iç içe geçtiği ada, köy meydanlarındaki çınar ağaçları, taş evleri, kiliseleri ve manastırları (örneğin, Tepeköy'deki cami ve kilise yan yana) ile bu zenginliği yansıtır.
Geleneksel olarak balıkçılık, bağcılık ve zeytincilikle geçinen ada halkı, son yıllarda ekoturizm ve organik tarım ile ekonomisini çeşitlendirmiştir. Yerel ürünler arasında Gökçeada şarapları, balı (özellikle çam balı), zeytinyağı ve sakızlı muhallebi meşhurdur.
Ada, antik dönemde İmroz ismiyle anılıyordu ve stratejik konumu nedeniyle tarih boyunca önemini korudu. 1970 yılında ismi Gökçeada olarak değiştirilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti'nin en büyük adası olarak kayıtlara geçmiştir.
Türkiye'nin en büyük adası Gökçeada, sadece bir yüzölçüm rakamından ibaret değildir. O, sakinliğin, doğal güzelliğin, kültürel hoşgörünün ve tarihin Ege Denizi'ndeki bir yansımasıdır. Keşfedilmeyi bekleyen koyları, misafirperver insanları ve huzur dolu atmosferiyle Gökçeada, Türkiye'nin nadide bir parçası olarak büyülemeye devam etmektedir. 🌅
Not: Türkiye'nin en büyük ikinci adası, yine Çanakkale'de bulunan ve Gökçeada'ya çok yakın olan Bozcaada'dır.
