Türkiye'nin nüfus politikaları, ülkenin demografik yapısını, ekonomik kalkınmasını ve sosyal refahını şekillendirmek amacıyla devlet tarafından uygulanan strateji ve önlemler bütünüdür. Tarihsel olarak incelendiğinde, bu politikalar dönemsel ihtiyaçlara göre önemli değişiklikler göstermiştir. Cumhuriyet'in ilk yıllarında, savaşlardan çıkmış ve nüfusu azalmış bir ülke olarak, nüfus artışını teşvik edici politikalar benimsenmiştir. 1960'lı yıllardan itibaren ise, planlı kalkınma dönemine geçişle birlikte, hızlı nüfus artışının ekonomik kalkınma üzerindeki olumsuz etkileri göz önüne alınarak aile planlaması ve nüfus kontrolü ön plana çıkmıştır.
2000'li yılların başından itibaren, özellikle doğurganlık oranlarının nüfusun kendini yenileme seviyesi olan 2,1'in altına düşmesiyle birlikte, Türkiye'nin nüfus politikaları yeniden yön değiştirmiştir. Günümüzdeki politikalar, "genç ve dinamik nüfus" vurgusuyla, nüfus artış hızını yükseltmeyi ve yaşlanan nüfusun olumsuz etkilerini bertaraf etmeyi hedeflemektedir. Bu kapsamda, doğum oranlarını artırmaya yönelik teşvikler, doğum yardımları, genişletilmiş doğum izinleri, çocuk yardımları ve erken emeklilik gibi sosyal ve mali destekler uygulanmaktadır. Bu politikalar, Türkiye'nin demografik fırsat penceresinden azami ölçüde faydalanarak, uzun vadeli ekonomik ve sosyal gücünü sürdürülebilir kılmayı amaçlamaktadır.
Türkiye'nin nüfus politikaları, ülkenin tarihsel sürecinde, ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına bağlı olarak önemli değişiklikler göstermiştir. Bu politikalar temel olarak, nüfusun büyüklüğünü ve niteliğini etkilemeyi amaçlar.
Politikaları dört ana dönemde inceleyebiliriz:
Son dönemdeki politikaların temel hedefleri şunlardır:
Türkiye'nin nüfus politikaları, ülkenin sosyo-ekonomik dinamiklerine ve uzun vadeli hedeflerine göre şekillenmektedir. Güncel politikalar, nüfusun yaşlanmasını geciktirmeyi ve genç nüfus yapısını korumayı hedefleyen bir yaklaşımı benimsemektedir. Bu politikaların başarısı, sadece teşviklerle değil, aynı zamanda istihdam, eğitim ve sağlık alanlarındaki destekleyici politikaların etkinliği ile doğrudan ilişkilidir.