Khaled Hosseini'nin 2003 yılında yayımlanan ve dünya çapında büyük yankı uyandıran romanı Uçurtma Avcısı, Afganistan'ın son 30 yıllık tarihine paralel ilerleyen, insan ruhunun derinliklerine inen sarsıcı bir hikayedir. Sadece bir özet değil, vicdan, sadakat, baba sevgisi ve kefaret arayışı üzerine derin bir yolculuk sunar.
Roman, iki ana zaman diliminde ilerler: 1970'lerin Afganistan'ı ve 2000'lerin Amerika'sı. Anlatıcımız Emir, Kabil'de varlıklı bir Peştun ailenin oğludur. En yakın arkadaşı ve süt kardeşi ise, babaları Ali ile aynı evde yaşayan Hasan'dır. Hasan, aynı zamanda Emir'in hizmetçisidir ve Hazara etnik grubundandır. İki çocuğun ortak tutkusu, Kabil'in geleneksel uçurtma yarışları ve özellikle de kesilmiş uçurtmaları yakalama oyunudur.
Hikayenin kalbinde, Emir'in 1975 kışında yaşanan bir olaydaki rolü yatar. Emir, uçurtma yarışını kazandıktan sonra, düşen uçurtmayı getirmek için koşan Hasan, mahallenin zorba çocuğu Assef ve arkadaşları tarafından bir sokak arasında tacize uğrar. Emir bu sahneyi uzaktan görür, ancak müdahale etmek yerine saklanır ve olaya seyirci kalır. Daha da kötüsü, bu utanç verici sırrı saklamak için Hasan'ı ve babasını hırsızlıkla suçlayarak evlerinden uzaklaştırır.
Sovyet işgaliyle birlikte Emir ve Babası, Amerika'ya göç eder. Baba, burada bir benzin istasyonunda çalışır, Emir ise yazarlık kariyerine adım atar ve Sohrab adında bir kızla evlenir. Yıllar sonra, Baba'nın kanserden ölümünün ardından, Emir'i Afganistan'a geri dönmeye ve geçmişiyle yüzleşmeye iten bir telefon gelir.
Baba'nın eski dostu Rahim Han'dan gelen bu gizemli mesaj, Emir'i Kabil'e döndürür. Rahim Han, ölüm döşeğinde, Emir'e çok önemli bir gerçeği açıklar: Hasan, aslında Baba'nın gayri meşru oğluydu, yani Emir'in üvey kardeşiydi. Hasan ve eşi, Taliban tarafından öldürülmüştür. Geriye, yetimhaneye düşmüş olan oğulları Sohrab kalmıştır. Rahim Han, Emir'den Sohrab'ı kurtarmasını ve bu sayede "iyi olma yoluna" girmesini ister.
Emir, Taliban'ın kontrolündeki Kabil'e gider. Sohrab'ı elinde tutan kişi, çocukluğunun zalimi Assef'tir. Assef, Sohrab'ı serbest bırakmak için Emir'le bir dövüş teklif eder. Emir, Assef'ten ağır bir dayak yer, neredeyse ölecekken, Sohrab'ın çelik bilye ile Assef'in gözünü vurması sayesinde kurtulurlar. Emir, Sohrab'ı Amerika'ya götürür ve evlat edinmeye çalışır.
Sohrab, yaşadığı travmalar nedeniyle içine kapanmıştır. Bir gün, Emir bir uçurtma alır ve Sohrab'la birlikte uçurur. Tıpkı eskiden Hasan'ın yaptığı gibi, Emir bir uçurtmayı keser ve Sohrab'dan onu yakalamasını ister. Sohrab'ın yüzünde hafif bir tebessüm belirir. Bu an, tam bir kurtuluş olmasa da, umut ve iyileşmenin başlangıcına işaret eder. Emir, romanın sonunda Hasan'a söylediği gibi, "Sana bin defa canımı veririm" diyerek, bu sefer Sohrab için her şeyi yapmaya hazırdır.
Uçurtma Avcısı, okuyucuyu derinden sarsan, insanın iyilik ve kötülük kapasitesini sorgulatan ve "Dostluk nedir?", "Özür dilemek için geç mi kaldık?" gibi evrensel soruları sorduran zamansız bir başyapıttır. Hosseini, kişisel hikayeyi tarihsel arka planla öyle bir örer ki, her sayfasında insanlık durumuna dair bir gerçeklikle yüzleşiriz.