Utilitarizm, ahlak felsefesinde en etkili ve tartışmalı yaklaşımlardan biridir. Temel ilkesi oldukça basit görünse de, bu basitlik derin etik soruları beraberinde getirir: "En fazla sayıda insana en fazla mutluluk" sağlayan eylem doğru eylemdir.
Utilitarizm, 18. yüzyılın sonlarında Jeremy Bentham ve daha sonra John Stuart Mill tarafından sistematik hale getirilmiş bir etik teorisidir. Bu teoriye göre:
Bentham, utilitarizmin kurucusu olarak kabul edilir. Ona göre insanlar acıdan kaçınır ve haz peşinde koşar. "Haz hesabı" adını verdiği yöntemle, eylemlerin yarattığı haz ve acıları ölçerek ahlaki kararlar verilebileceğini savunmuştur.
Mill, Bentham'ın fikirlerini geliştirerek utilitarizmi daha incelikli hale getirmiştir. Ona göre hazlar nitelik olarak da farklılık gösterir. "Tatmin olmuş bir domuz olmaktansa, tatmin olmamış bir insan olmak yeğdir" sözüyle, insani hazların hayvani hazlardan üstün olduğunu vurgulamıştır.
Örnek 1: Bir doktor, beş hastasına organ nakli yapabilmek için sağlıklı bir insanı öldürüp organlarını dağıtmalı mıdır? Utilitarist bakış açısıyla, beş kişinin hayatı bir kişinin hayatından daha değerlidir, ancak bu durum temel insan haklarıyla çelişir.
Örnek 2: Bir şehirdeki yeni bir hastane projesi için birkaç kişinin evlerinden olması gerekiyorsa, utilitarist yaklaşım binlerce kişinin yararı için bu fedakarlığın kabul edilebilir olduğunu söyleyebilir.
Utilitarizm, günümüzde halk sağlığı politikaları, çevre koruma, kaynak dağıtımı ve kamu yararına yönelik kararlarda etkisini sürdürmektedir. Pandemi döneminde alınan sokağa çıkma yasakları, aşı politikaları gibi kararların arkasında çoğunluğun yararını gözeten utilitarist düşünce yatmaktadır.
Utilitarizm, basit ve çekici bir ahlak teorisi olmasına rağmen, uygulamada karşılaştığı zorluklar ve eleştiriler nedeniyle felsefe dünyasında tartışılmaya devam etmektedir. Temel sorusu - "En fazla sayıda insana en fazla mutluluk nasıl sağlanır?" - modern toplumların karar alma mekanizmalarını şekillendirmeye devam etmektedir.