Modern Türk şiirinin en ikonik, en çok konuşulan ve en çok alıntılanan şiirlerinden biri olan "Üvercinka", şüphesiz Cemal Süreya'ya aittir. Şairin 1958 yılında yayımlanan ilk şiir kitabına da adını veren bu şiir, İkinci Yeni akımının ve Cemal Süreya'nın poetikasının bir manifestosu gibidir.
Cemal Süreya, şiirde alışılmışın dışında bir imge ve dil dünyası kurmuştur. "Üvercinka", bu dünyanın en çarpıcı örneklerinden biridir. Şiirin adı bile, "güvercin" ve "üvey" kelimelerinin birleşiminden oluşan, şaire özgü bir türetmedir. Bu, Süreya'nın dile müdahaleci, onu dönüştürücü yaklaşımının tipik bir göstergesidir.
Şiir, aşk, yalnızlık, ölüm ve kadın temalarını, geleneksel kalıpları kırarak, sürrealist bir anlatımla ele alır. Cemal Süreya, gündelik dili ve sıradan nesneleri alışılmadık bağlamlarda kullanarak okuyucuda yeni bir gerçeklik hissi yaratmayı amaçlar.
Cemal Süreya, bu kelimeyi türetirken "güvercin"in masumiyetini ve "üvey"nin mesafeli, yabancı, eksik hissini bir araya getirerek çok katmanlı bir imge yaratmıştır. Bu, şiirin bütünündeki hüzünlü, yarım kalmış aşk ve ilişki durumlarını da temsil eder. Şair, kelimelerle adeta oynayarak onlara yeni anlamlar yükler.
"Üvercinka", yalnızca bir şiir değil, Türk şiirinde bir dönüm noktasıdır. Cemal Süreya'nın dehasını ve İkinci Yeni'nin ruhunu en iyi yansıtan eserlerin başında gelir. Şiirin sahibi konusundaki herhangi bir soru işareti, onun Cemal Süreya'nın imzasını taşıyan, benzersiz ve özgün bir yapıt olduğu gerçeğini asla gölgeleyemez.
Şiiri anlamak için onu tekrar tekrar okumak, sesli söylemek ve Cemal Süreya'nın iç dünyasına yolculuk etmek gerekir. Çünkü "Üvercinka", okundukça yeni anlamlar açan, zamanın ötesinde bir başyapıttır.