Karl Marx'ın yabancılaşma teorisi, kapitalist sistemde işçinin kendi emeğine, üretim sürecine, diğer insanlara ve nihayetinde kendisine yabancılaşmasını ifade eder. Bu kavram, Marx'ın kapitalizm eleştirisinin temel taşlarından biridir ve işçinin insanlık özünden uzaklaşmasını vurgular.
Marx, yabancılaşmayı dört temel boyutta inceler:
Marx'a göre yabancılaşmanın temel nedeni, özel mülkiyet ve kapitalist üretim ilişkileridir. Kapitalist sistemde üretim araçları, işçilere değil, kapitalistlere aittir. Bu durum, işçilerin emeklerinin ürünleri üzerinde kontrol sahibi olmalarını engeller ve onları yabancılaşmaya sürükler. Ayrıca, işbölümü ve uzmanlaşma da yabancılaşmayı artıran faktörlerdendir. İşçiler, bütünsel bir ürün yerine, sadece küçük bir parçası üzerinde çalıştıklarında, işlerinin anlamını ve değerini yitirirler.
Marx, yabancılaşmadan kurtuluşun yolunun, özel mülkiyetin ortadan kaldırılması ve komünist bir toplumun kurulması olduğunu savunur. Komünist toplumda üretim araçları, toplumun ortak malı olacak ve işçiler, emeklerinin ürünleri üzerinde kontrol sahibi olacaklardır. Böylece, işçiler kendi potansiyellerini gerçekleştirebilecek, yaratıcı ve özgür bir şekilde çalışabilecek ve insanlık özlerine yeniden kavuşabileceklerdir.