Yaşar Kemal, Türk edebiyatının en güçlü kalemlerinden biridir ve Yer Demir Gök Bakır (1963), onun başyapıtı sayılan Dağın Öte Yüzü üçlemesinin ikinci kitabıdır. Roman, Çukurova'nın yoksul köylülerinin hayatta kalma mücadelesini, umudu ve toplumsal yabancılaşmayı destansı bir dille anlatır. Bu yazıda, bu unutulmaz eserin bir özetini ve temel çözümlemelerini bulacaksınız.
Olaylar, Taşbaş Köyü'nde geçer. Köylüler, ağaların baskısı, borç batağı ve amansız doğa koşulları altında ezilmektedir. Üçlemenin ilk kitabı Ortadirek'te köylüler, pamuk tarlalarında çalışmak umuduyla Çukurova'ya doğru zorlu bir yolculuğa çıkmışlardır. Yer Demir Gök Bakır'da ise bu umut kırıntısı da tükenmiş, köylüler köylerine dönmüş ve daha derin bir çaresizliğe gömülmüşlerdir.
Romanın çarpıcı eksenini, köylülerin kolektif bir kaçış mekanizması olarak yarattıkları "düşleme" oluşturur. Çaresizlik o denli büyüktür ki, köylüler gerçek bir kurtarıcıyı beklemek yerine, kendi aralarında Mustafa adında hayali bir ağa yaratırlar.
Yaşar Kemal, yoksulluğu sadece maddi bir eksiklik olarak değil, ruhu ve aklı da esir alan bir olgu olarak resmeder.
Doğa (yer, gök, sıcak) bir karakter gibidir. Bazen amansız bir düşman, bazen de köylülerin iç dünyasının bir yansımasıdır. "Yer demir, gök bakır" metaforu, doğanın ve hayat şartlarının nasıl katı, acımasız ve geçilmez olduğunu anlatır.
Roman, dayanılmaz gerçeklik karşısında zihnin kendini korumak için geliştirdiği mekanizmaları ve bu mekanizmaların toplumsal boyutunu irdeler. Köylüler, sistem tarafından öyle bir yabancılaştırılmıştır ki, kurtuluşu yine o sistemin dilinden konuşarak ararlar.
Yer Demir Gök Bakır, sadece bir köyün hikayesi değil, evrensel bir çaresizlik ve direniş portresidir. Yaşar Kemal'in şiirsel ve güçlü anlatımı, okuyucuyu Taşbaş Köyü'nün tozlu yollarında, yakıcı güneşi altında dolaştırır ve insan ruhunun karanlık dehlizlerinde unutulmaz bir yolculuğa çıkarır. Üçlemenin bütününü okumak, bu destansı yolculuğu tam anlamıyla deneyimlemek için şarttır.