Türk sinema tarihine damgasını vurmuş, yüzlerce film, unutulmaz yıldızlar ve kendine has üretim tarzıyla efsaneleşmiş bir dönemin adıdır Yeşilçam. Bu terim, sadece bir sinema endüstrisini değil, aynı zamanda bir kültürü, bir dönemin ruhunu ve kolektif hafızamızı ifade eder.
Yeşilçam ismi, İstanbul Beyoğlu'nda bulunan gerçek bir sokak adından gelmektedir. 1950'li yıllardan itibaren Türk film şirketleri, prodüksiyon ofisleri ve seslendirme stüdyoları, çoğunlukla Beyoğlu ve özellikle de Yeşilçam Sokağı civarında yoğunlaşmıştı. Zamanla, bu bölge Türk sinemasının kalbi haline geldi ve "Yeşilçam" kelimesi, tüm Türk sinema endüstrisini tanımlayan bir şehir eşdeğeri (metonim) olarak kullanılmaya başlandı.
İlginç bir detay olarak, bugünkü Yeşilçam Sokağı'nın adı aslında 1920'lerde "Pürtelaş Sokağı" idi. Sokağın adı, üzerindeki yeşil sarmaşıklı bir evden esinlenerek halk arasında "Yeşilçam" olarak anılmaya başlanmış ve resmiyet kazanmıştır.
1960'lar ve 1970'ler, Yeşilçam'ın altın çağı kabul edilir. Bu dönemi şekillendiren bazı temel özellikler şunlardır:
1980'lerle birlikte televizyonun yaygınlaşması, video teknolojisi ve seyirci tercihlerinin değişmesi, Yeşilçam'ın geleneksel üretim modelini zorladı. Stüdyo sistemi çözülmeye başladı. Ancak Yeşilçam asla tamamen yok olmadı; dönüştü.
Günümüz Türk sineması, Yeşilçam'ın güçlü hikaye anlatımı geleneği, seyirciyle kurduğu duygusal bağ ve yarattığı kültürel ikonlar üzerine inşa edilmiştir. Modern Türk filmleri ve dizileri, sıklıkla Yeşilçam referanslarıyla dolar ve o dönemin ruhunu yeniden yorumlar.
Yeşilçam, İstanbul'un bir sokağından yükselerek Türkiye'nin ortak duygu dünyasını şekillendiren bir sinema okuludur. Sadece bir endüstri değil, naklen bir halk anlatısı, kolektif bir rüya ve kültürel bir hazinedir. İsmi, Türk sinemasının romantik, yaratıcı ve biraz da kaotik ruhunu sonsuza dek taşıyacaktır.