İslam'ın Altın Çağı'nın en parlak yıldızlarından, hekim, filozof ve bilim insanı İbn-i Sina (Latince: Avicenna), sadece İslam dünyasının değil, tüm insanlık tarihinin en etkili düşünürlerinden biridir. Onun başyapıtı "el-Kanun fi't-Tıb" (Tıbbın Kanunu), tıp biliminde neredeyse 600 yıl boyunca temel kaynak olarak kullanılmış, modern tıbbın temellerinin atılmasında çok önemli bir rol oynamıştır.
980 yılında, bugünkü Özbekistan sınırları içinde yer alan Buhara yakınlarındaki Afşana'da doğan İbn-i Sina, olağanüstü bir hafızaya ve öğrenme yeteneğine sahipti. Henüz 18 yaşına geldiğinde döneminin tüm bilimlerinde eğitimini tamamlamıştı. Hayatı, farklı devletlerin hizmetinde hekimlik ve vezirlik yaparak, sürgünler, hapis ve yoğun bir yazım süreciyle geçti. 1037'de Hemedan'da vefat etti.
İbn-i Sina'nın çalışmaları tıp, felsefe, mantık, matematik, fizik, kimya, astronomi, müzik ve psikoloji gibi çok geniş bir alana yayılmıştır. En önemli iki eseri, felsefe ve bilim ansiklopedisi niteliğindeki "eş-Şifa" (İyileşme Kitabı) ve kuşkusuz "Tıp Kanunu"'dur.
Bu dev eser, tıp bilgisini sistematik ve ansiklopedik bir şekilde toplayan, 5 büyük kitaptan oluşan bir külliyattır. Yaklaşık bir milyon kelimelik bu çalışma, hastalıkların teşhisi, tedavisi ve genel sağlığın korunması (koruyucu hekimlik) konularını kapsar.
Eser, 12. yüzyılda Latince'ye çevrildi ve Avrupa'nın önemli tıp fakültelerinde (Montpellier, Louvain, Bologna) 17. yüzyılın ortalarına kadar standart ders kitabı olarak okutuldu. Ünlü tarihçi William Osler, İbn-i Sina'yı "tıbbın babası" ve Tıp Kanunu'nu da "tıp tarihindeki en ünlü eser" olarak nitelendirmiştir.
İbn-i Sina, bilgiyi sadece nakletmekle kalmamış, gözlem, deney ve akıl yürütmeyle harmanlayarak bilimsel yöntemin gelişmesine katkıda bulunmuştur. Onun insan bedenine ve sağlığa bütüncül yaklaşımı, bugün bile modern tıbbın üzerinde düşündüğü bir mirastır.
İbn-i Sina (Avicenna), Doğu ile Batı arasında köprü kuran, bilginin evrenselliğini simgeleyen bir dehâdır. "Tıp Kanunu" ise, insanlığın ortak bilgi hazinesindeki en değerli taşlardan biridir. Onun çalışmaları, bilimin sınır tanımadığının ve gerçek bilginin, onu geliştiren ve koruyan her medeniyetin malı olduğunun canlı bir kanıtıdır.