Soru:
Ali Usta, marangoz atölyesinde çok kaliteli ve özenli mobilyalar yapıyor. Müşterileri onun işine güveniyor ve atölyesi her daim dolu. Ayşe Teyze ise, "Allah nasip ederse rızkımız gelir, çok çalışmaya gerek yok." diyerek evinde oturuyor ve maddi sıkıntılar çekiyor. Bu iki durumu, tevekkül kavramını da dikkate alarak karşılaştırınız.
Çözüm:
💡 Bu soru, emek-tevekkül dengesini anlamamız için çok önemli. Önce tevekkülün yanlış ve doğru anlaşılma biçimlerine bakalım.
- ➡️ 1. Adım: Ali Usta'nın Durumu (Doğru Tevekkül): Ali Usta, elinden gelen tüm sebeplere sarılıyor (kaliteli iş, özen, güven). Tüm çabasını gösterdikten sonra işin sonucunu Allah'a bırakıyor. İşte gerçek tevekkül budur: Çalış, çabala, sonra Allah'a güven.
- ➡️ 2. Adım: Ayşe Teyze'nin Durumu (Yanlış Tevekkül/ tembellik): Ayşe Teyze, tevekkülü yanlış anlıyor. Tevekkül, çalışmadan sonuca ulaşmayı beklemek değildir. Bu anlayış, tembelliğe ve kadere sığınmaktır. Allah, çalışanın emeğini boşa çıkarmaz. Ayşe Teyze, "sebep"lere sarılmadığı için rızkın bereketinden mahrum kalıyor.
- ➡️ 3. Adım: Karşılaştırma: Ali Usta, emek-tevekkül dengesini kurduğu için hem maddi hem manevi huzur buluyor. Ayşe Teyze ise, emek olmadan sadece "nasip" beklediği için sıkıntı yaşıyor. Unutulmamalıdır ki, Allah'ın rızkı yaratması ile kulun o rızkı çalışarak elde etmesi ayrılmaz bir bütündür.
✅ Sonuç: Gerçek tevekkül, tüm gayreti gösterdikten sonra Allah'a dayanmaktır. Emek olmadan, sadece "kısmet" beklemek İslam'ın öngördüğü bir davranış değildir.