Anayasamız, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin nasıl yönetileceğini, vatandaşların hak ve ödevlerini, devletin temel organlarını ve bunlar arasındaki ilişkileri düzenleyen en üstün hukuk kuralıdır. Anayasamızın bel kemiğini ise temel ilkeler oluşturur. Bu ilkeler, devletin varlık sebebini, yapısını ve işleyişini şekillendirir.
Bu ilke, devletin yönetim şeklinin cumhuriyet olduğunu belirtir. Cumhuriyet; egemenliğin millete ait olduğu, devlet başkanı ve temsilcilerin seçimle iş başına geldiği bir yönetim biçimidir.
Bu, ırkçı bir anlayışı değil, ülke ve millet bütünlüğünü, ortak vatandaşlık temelinde birleşmeyi esas alan bir ilkedir.
Halkçılık, hiçbir kişi, aile, zümre veya sınıfın ayrıcalığının olmaması, kanun önünde herkesin eşit sayılmasıdır. Devlet, tüm vatandaşlarının refahı için çalışır.
Bu ilke, ekonomik kalkınmanın sağlanmasında devletin düzenleyici ve işletici rolünü ifade eder. Özel teşebbüsün yanında, kamu yararı için devletin de ekonomik faaliyetlerde bulunmasını öngörür.
Laiklik, devletin din ve vicdan özgürlüğünü güvence altına alırken, din işleriyle devlet işlerini birbirinden ayıran temel ilkedir.
Bu ilke, Türk milletini çağdaş uygarlık seviyesinin üzerine çıkarmak için yapılan köklü değişiklikleri (inkılapları) korumayı, geliştirmeyi ve çağın gereklerine uyum sağlamayı ifade eder.
Bu altı ilke (Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılapçılık), bir bütün olarak "Atatürk İlke ve İnkılapları"nı oluşturur ve Anayasamızın değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükümleri arasında yer alır. (Anayasa Md.2/4) Bu ilkeler, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olarak varlığını sürdürmesinin teminatıdır.