Soğuk bir Massachusetts kışında, sıkılan öğrenciler için basit bir oyun düşüncesi, dünyanın en sevilen sporlarından birine dönüştü. Bugün milyarlarca insanın izlediği, oynadığı ve tutkuyla bağlandığı basketbolun doğuş hikayesi, bir beden eğitimi öğretmeninin yaratıcılığına dayanır.
1891 yılının Aralık ayında, Springfield, Massachusetts'teki YMCA Uluslararası Eğitim Okulu'nda (bugünkü Springfield Koleji) durum iç açıcı değildi. Jimnastik, jimnastik aletleri ve koşu dışında kapalı alanda yapılabilecek az sayıda aktivite vardı. Öğrenciler kapalı alanda sıkılıyor, agresifleşiyor ve derslere olan ilgileri azalıyordu. Okulun beden eğitimi bölüm başkanı Dr. Luther Gulick, bu soruna bir çözüm bulması için genç beden eğitimi öğretmeni James Naismith'i görevlendirdi.
James Naismith (1861-1939), Kanada doğumlu bir beden eğitimi öğretmeni ve fiziksel eğitim doktoruydu. Gulick'in verdiği görev oldukça spesifik ve zorluydu:
Naismith, çocukluğunda oynadığı "Duck on a Rock" (Kaya Üstünde Ördek) adlı oyundan ilham aldı. Bu oyunda, büyük bir taşın (kayanın) üzerine konan daha küçük bir taşı (ördeği), başka bir taşla vurup düşürmeye çalışıyorlardı. Bu, yüksek ve yumuşak bir yay çizerek atış yapmayı gerektiriyordu.
Naismith, okulun bakım personelinden, salonun her iki ucuna, balkonun altına çivilenmek üzere yaklaşık 3.05 metre (10 feet) yüksekliğe iki şeftali sepeti istedi. Sepetlerin altı kapalı olduğu için, her sayıdan sonra topun bir merdivenle veya uzun bir sopayla çıkarılması gerekiyordu! İlk oyun, bir futbol topuyla oynandı.
Naismith, oyunun çerçevesini çizmek için 13 temel kural yazdı. Bu kurallardan bazıları bugün hâlâ geçerliliğini korur:
İlk oyun 21 Aralık 1891'de, 18 öğrenciyle 9'ar kişilik takımlar halinde oynandı ve sonuç 1-0 oldu! Oyun hızla popüler oldu. Şeftali sepetlerinin altı 1906'da kesilerek açıldı. Topun sepetten geçişini simgeleyen "swish" sesi böyle doğdu. Zamanla, pota, çember, arka tahta eklendi, kurallar gelişti ve oyun tüm dünyaya yayıldı.
James Naismith, icat ettiği oyunun bu denli büyüyeceğini muhtemelen hayal bile etmemişti. Bugün NBA ve FIBA gibi dev organizasyonlar, onun soğuk kış gününde öğrencilerini oyalamak için bulduğu bu basit fikrin üzerine inşa edildi. Naismith, basketbolun yayılması için çalıştı ve 1936 Berlin Olimpiyatları'nda ilk kez olimpik bir spor olarak sahneye çıkan basketbolu bizzat izleme şansına erişti.
Basketbol, sadece bir spor değil; küresel bir kültür, bir endüstri ve milyonlarca insan için bir tutku haline geldi. Tüm bu evrenin merkezinde ise, öğrencilerine daha iyi bir beden eğitimi deneyimi sunmak isteyen, yaratıcı ve pratik çözümler üreten bir öğretmenin hikayesi var: Dr. James Naismith. Onun 13 kuralı, modern basketbolun DNA'sını oluşturur ve her maçta, her potada onun mirası oynamaya devam eder.