Çanakkale Cephesi, I. Dünya Savaşı'nın en kritik muharebelerinden biri olarak tarihe geçmiştir. İtilaf Devletleri'nin İstanbul'u ele geçirip Osmanlı İmparatorluğu'nu savaş dışı bırakmak amacıyla açtığı bu cephe, beklenmedik bir direnişle karşılaşmış ve tarihin akışını değiştiren bir zaferle sonuçlanmıştır.
Çanakkale Boğazı, coğrafi konumu itibarıyla hem askeri hem de siyasi açıdan büyük öneme sahipti:
Deniz savaşlarında başarısız olan İtilaf kuvvetleri, 25 Nisan 1915'te kara çıkarması başlattı. İşte bu noktada, o güne kadar askeri dehası pek bilinmeyen bir komutan olan Yarbay Mustafa Kemal tarih sahnesine çıktı.
Conkbayırı'na doğru ilerleyen Anzak kuvvetlerini durdurmak için emir beklemeden inisiyatif alan Mustafa Kemal, askerlerine tarihe geçen emrini verdi: "Ben size taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!"
İkinci büyük saldırıda Anafartalar Grup Komutanı olarak atanan Mustafa Kemal, Conkbayırı ve Kocaçimentepe'de düşmanı durdurarak zaferin kilit ismi oldu.
Çanakkale Savaşları, yalnızca bir askeri zafer değil, aynı zamanda bir milletin varoluş mücadelesidir. Mustafa Kemal'in bu cephede gösterdiği liderlik ve askeri deha, onun Kurtuluş Savaşı'ndaki başarılarının da habercisi olmuştur. "Çanakkale geçilmez!" sözü, Türk tarihinin en gurur verici ifadelerinden biri olarak hafızalara kazınmıştır.
Çanakkale ruhu, vatan sevgisi, fedakarlık ve birlik beraberliğin en güzel örneklerinden biri olarak nesilden nesile aktarılmaya devam etmektedir.