Beraat, Türk Ceza Hukuku'nda, bir sanığın işlediği iddia edilen suçtan suçsuz bulunması veya kovuşturmanın esasından reddedilmesi anlamına gelen bir mahkeme kararıdır. Bu karar, iddianamenin kabulüyle başlayan ceza yargılamasının, sanık lehine sonuçlanması durumudur.
Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 223. maddesine göre, mahkeme aşağıdaki hallerde beraat kararı verir:
Sanığın, kendisine atfedilen suçu hiç işlemediğinin ispatlanması durumunda verilir. Örneğin, hırsızlık suçundan yargılanan sanığın, olay tarihinde başka bir şehirde olduğunun kanıtlanması.
Sanığın fiilinin suç teşkil etmediğinin anlaşılması halinde verilir. Fiil gerçekleşmiştir ancak bu fiil kanunda suç olarak tanımlanmamıştır veya daha hafif bir suç oluşturmaktadır.
Fiil suç teşkil etse bile, akıl hastalığı, yaş küçüklüğü, meşru müdafaa gibi nedenlerle sanığın cezalandırılamaması durumunda verilir.
Takipsizlik kararı, soruşturma aşamasında verilir ve kovuşturmaya yer olmadığını belirtir. Beraat ise davanın görülüp sonuçlandığı kovuşturma aşamasında verilen bir yargı kararıdır.
Beraat kararı, sanığın yalnızca o dava konusu suçtan aklanmasıdır. "Her suçtan temize çıkma" anlamına gelmez.
1. Beraat kararı kesinleşmedikçe kesin hüküm sayılmaz. Karara itiraz edilebilir.
2. "Şüpheden sanık yararlanır" ilkesi (\( \text{in dubio pro reo} \)) beraat kararlarında sıklıkla uygulanır.
3. Beraat eden sanık, yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz (CMK m.327).
4. Beraat kararı verilmiş olsa bile, üst mahkeme bu kararı bozabilir ve sanık yeniden yargılanabilir.
Türkiye'de ceza davalarında beraat oranları, suç türüne ve delil durumuna göre değişmekle birlikte, Adalet Bakanlığı verilerine göre genel ortalamada %15-25 aralığındadır.
Özet: Beraat, ceza yargılamasının en önemli sonuçlarından biridir ve hukuk devleti ilkesinin temel güvencelerindendir. Sanığın masumiyet karinesi (\( \text{presumption of innocence} \)) ile uyumlu olan bu kurum, haksız cezalandırmayı önleme işlevi görür.