Merhaba! Bu ders notumuzda psikolojinin en temel süreçlerinden biri olan “Duyum” kavramını detaylıca inceleyeceğiz. Duyum, çevremizi anlamlandırma serüvenimizin ilk ve fizyolojik adımıdır.
Duyum (Sensation), iç ve dış çevremizdeki fiziksel enerji değişimlerinin (ışık, ses, basınç, kimyasal madde vb.) duyu organlarımızdaki özelleşmiş reseptörler (alıcılar) tarafından yakalanıp sinirsel sinyallere dönüştürülmesi ve bu sinyallerin beyne iletilmesi sürecidir. Ham, işlenmemiş veridir.
Anahtar Fikir: Duyum, bir fizyolojik süreçtir. Algı ise bu ham verinin yorumlanıp anlamlandırılmasıdır (psikolojik süreç). Örneğin, göz retinamıza düşen belirli dalga boyundaki ışık enerjisi bir duyum iken, bu enerjinin "kırmızı bir gül" olarak tanınması algıdır.
Bir duyumun oluşması için üç temel aşama gereklidir:
Bir uyarıcının varlığının %50 olasılıkla fark edilebildiği minimum fiziksel enerji miktarıdır.
İki uyarıcı arasındaki farkın %50 olasılıkla ayırt edilebildiği minimum enerji farkıdır. Weber Yasası ile açıklanır: Algılanabilen en küçük değişim (\(\Delta I\)), orijinal uyarıcının şiddetine (\(I\)) sabit bir oranla (\(K\)) bağlıdır.
Formül: \(\Delta I / I = K\)
Sabit ve değişmeyen bir uyarıcıya sürekli maruz kalındığında, duyum şiddetinin zamanla azalmasıdır. Bu, beyni yeni ve önemli bilgilere odaklamak için bir tasarruf mekanizmasıdır.
Not: Dokunma, denge, propriosepsiyon (vücut konumu), ağrı gibi diğer duyular da vardır.
Duyum, psikolojik yaşantımızın fiziksel dünyaya açılan kapısıdır. Çevremizdeki enerjiyi sinir sistemimizin anlayabileceği dile çevirir. Algı, öğrenme, bellek ve düşünce gibi daha üst düzey süreçlerin temel yapı taşı olan bu süreci anlamak, insan zihnini anlamanın ilk ve vazgeçilmez adımıdır.
Ödev Sorusu: "Karanlıkta gözlerimizin alışması" olayını hangi duyum ilkesi ile açıklarsınız? Cevabınızı duyusal uyum ve mutlak eşik kavramları çerçevesinde tartışınız.