İslamiyet’in kabulü, Türk kültür ve edebiyat hayatında bir dönüm noktası oldu. 11. yüzyıldan 13. yüzyıla kadar uzanan bu süreçte, hem İslami hem de eski Türk kültürüne ait unsurları bir arada barındıran, benzersiz eserler verildi. İşte bu eserler, edebiyat tarihimizde "Geçiş Dönemi Eserleri" olarak anılır. Hem millî özellikler (dil, destan geleneği, yaşam tarzı) hem de dinî motifler (İslami terimler, kıssalar, ahlaki öğütler) taşıyan bu eserler, atalarımızın yeni inanç sistemini nasıl yorumladığını ve kendi geleneğiyle nasıl harmanladığını gösteren birer kültür hazinesidir.
Bu dönemin ve Türk-İslam edebiyatının temel taşları olarak kabul edilen dört büyük eser şunlardır:
Özellikleri: İlk İslami Türk mesnevisi ve siyasetnamesidir. Didaktik bir alegori (simgesel anlatım) sunar. Dört ana karakter (Kün Togdı = adalet/hükümdar, Ay Toldı = mutluluk/vezir, Ögdülmiş = akıl/vezirin oğlu, Odgurmış = akıbet/ zahit) aracılığıyla ideal devlet yönetimi, iyi bir insan olmanın ve mutlu bir hayat sürmenin yollarını anlatır. Eserde eski Türk devlet geleneği ile İslami yönetim anlayışı sentezlenmiştir.
Özellikleri: Bir ansiklopedik sözlük ve dil bilgisi kitabıdır. Araplara Türkçe öğretmek ve Türkçenin Arapça kadar zengin bir dil olduğunu göstermek amacıyla yazılmıştır. Sadece kelime anlamlarını değil, o dönemin atasözlerini, şiirlerini, destan parçalarını, coğrafyasını, folklorunu ve etnografyasını da içeren paha biçilmez bir kültür hazinesidir.
Özellikleri: Ahlaki ve öğretici bir eserdir. Dini ve ahlaki konularda nasihatler verir. Bilginin faydası, cehaletin zararı, cömertlik, kibir, alçakgönüllülük gibi konular işlenir. Dili Kutadgu Bilig'e göre daha ağırdır ve Arapça-Farsça kelimeler daha fazladır. Dörtlük nazım birimiyle yazılmıştır.
Özellikleri: Tasavvufi Türk edebiyatının ilk ve en önemli eseridir. Hikmet adı verilen, hece ölçüsü ve sade bir dille yazılmış şiirlerden oluşur. Ahmet Yesevi, İslamiyet’i Türk boylarına tasavvuf yoluyla ve onların anlayacağı bir dil ve üslupla anlatmıştır. "Pir-i Türkistan" olarak anılır ve Anadolu'daki tasavvufi akımları derinden etkilemiştir.
Geçiş Dönemi eserleri, bize sadece edebi metinler sunmaz. Onlar bir milletin kimlik inşasının, yeni bir dünya görüşünü benimserken köklerinden kopmadan nasıl sentez yaptığının canlı tanıklarıdır. Türk dilinin, düşüncesinin ve kültürünün İslam medeniyeti dairesinde nasıl şekillendiğini anlamak için bu eserler olmazsa olmazdır. Bugünkü Türkçenin ve Anadolu’daki manevi iklimin temelleri, büyük ölçüde bu dört temel eserin attığı sağlam zemin üzerine kurulmuştur.