1995 yılında keşfedildiği andan itibaren arkeoloji dünyasını alt üst eden Göbeklitepe, sadece Türkiye'nin değil, tüm insanlığın ortak mirası olarak kabul ediliyor. Bu yazıda, bu gizemli tapınak kompleksinin konumunu ve neden bu kadar önemli olduğunu keşfedeceğiz.
Göbeklitepe, Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde, Şanlıurfa il merkezinin yaklaşık 18 kilometre kuzeydoğusunda yer alır. "Göbekli Tepe" ismi, "Şişman/Şişkin Tepe" anlamına gelir ve bölgenin coğrafi yapısını betimler. Haritada konumu, bereketli Hilvan Ovası'na hakim bir noktada, adeta bir gözcü gibidir. Yakınlarındaki diğer önemli tarihi merkez ise, İbrahim Peygamber'in doğduğuna inanılan Balıklıgöl'dür.
Göbeklitepe'nin keşfi, insanlık tarihine dair ezber bozan bir gerçeği ortaya çıkardı. İşte onu bu kadar özel kılan nedenler:
Göbeklitepe, MÖ 9600 - 7300 yıllarına tarihleniyor. Bu tarih, onu Stonehenge'den yaklaşık 7.000, Mısır piramitlerinden ise 7.500 yıl daha eski yapıyor. En şaşırtıcı olan ise, bu anıtsal yapıların, henüz yerleşik hayata geçilmemiş, tarımın keşfedilmemiş olduğu "avcı-toplayıcı" bir dönemde inşa edilmiş olması.
Geleneksel tarih anlayışı, insanlığın önce tarımı keşfettiğini, yerleşik hayata geçtiğini ve ardından sosyal organizasyonun bir sonucu olarak tapınaklar inşa ettiğini söylüyordu. Göbeklitepe ise bunun tam tersini kanıtlıyor: Önce inanç ve ritüel için devasa tapınaklar inşa edildi, bu yapılar etrafında toplanan insanlar yerleşik hayata geçti ve bu yoğun nüfusu beslemek için tarım keşfedildi. Yani, medeniyetin tetikleyicisi "inanç" olabilir.
Alan, 20'ye yakın dairesel ve oval yapıdan (tapınak) oluşuyor. Her yapının merkezinde, yüksekliği 6 metreyi bulan, 40-60 ton ağırlığındaki "T" biçimli dev dikilitaşlar bulunuyor. Bu dikilitaşlar stilize edilmiş insan figürleri olarak yorumlanıyor. Üzerlerine işlenmiş tilki, yılan, akbaba, yaban domuzu gibi hayvan kabartmaları ise, o dönemin sembolik dünyası ve inanç sistemi hakkında paha biçilmez bilgiler sunuyor.
Bölgede yapılan araştırmalar, buğdaygillerin atası olan einkorn buğdayının ilk kez Göbeklitepe civarında evcilleştirildiğini gösteriyor. Tapınak inşası için bir araya gelen büyük insan topluluklarını beslemek, tarımı bir zorunluluk haline getirmiş olabilir.
Göbeklitepe, sınırları aşan evrensel bir mesaj taşıyor: İnsanlık, işbirliği, inanç ve sanat yoluyla, sandığımızdan çok daha erken ve karmaşık bir şekilde organize olabildi. 2018'de UNESCO Dünya Mirası Listesi'ne giren bu alan, bize medeniyetin tek bir çizgisel ilerleme modeli olmadığını göstererek, geçmişimize dair tüm kabulleri sorgulamamızı sağlıyor. Her bir dikilitaş, insan zekasının, hayal gücünün ve inancının binlerce yıl önce ulaştığı muazzam seviyeyi haykırıyor.
Göbeklitepe, sadece bir arkeolojik alan değil; insan olmanın anlamına dair kadim bir aynadır.