Stendhal (Marie-Henri Beyle) imzalı “Kırmızı ve Siyah” (Le Rouge et le Noir), 1830 yılında yayımlanmış ve dünya edebiyatının en önemli realist romanlarından biri kabul edilir. Roman, Restorasyon Fransa'sının toplumsal ve siyasi ortamında, hırsları uğruna yükselmeye çalışan genç Julien Sorel'in trajik hikayesini anlatır. “Kırmızı” askerlik kariyerini (Napolyon dönemi), “Siyah” ise kilise kariyerini (Restorasyon dönemi) simgeler.
Julien Sorel, taşralı bir marangozun oğludur. Napolyon'a hayrandır, ancak onun dönemi kapandığı için yükselmenin yolunu kilisede görür. Latince bilgisi ve hafızası sayesinde, Verrières kasabasının belediye başkanı M. de Rênal'in çocuklarına öğretmen olarak işe girer. Burada, saf ve duygusal Madam de Rênal ile gizli ve tutkulu bir ilişki yaşamaya başlar. Bu ilişki zamanla dedikodulara yol açar.
Dedikodulardan kaçan Julien, Rahip Pirard'ın yardımıyla Paris'e, güçlü Marki de la Mole'un evine gider. Burada, markinin sekreteri ve kütüphanecisi olur. Markinin kızı Mathilde, Julien'in zekasından ve gururundan etkilenir. İki tutkulu ve gururlu karakter arasında inişli çıkışlı, stratejik bir aşk ilişkisi başlar. Mathilde hamile kalınca, marki onları evlendirmek zorunda kalır ve Julien'e bir unvan ve askeri rütbe sağlar.
Julien'in yükselişi, Madam de Rênal'den gelen bir ifşaat mektubuyla sekteye uğrar. Marki, Julien'in geçmişini öğrenir ve evlilik planları suya düşer. İhtirasları ve gururu tarafından kör edilen Julien, Verrières'e gidip kilisede Madam de Rênal'a ateş ederek onu yaralar. Tutuklanır ve mahkemede, toplumsal sınıf ayrımcılığını ve ikiyüzlülüğü sert bir dille eleştirir. Bu savunması idam cezası almasına neden olur. Hapisteyken gerçek aşkın Madam de Rênal'a duyduğu hisler olduğunu fark eder. İdam sehpasına çıkarak trajik hayatı son bulur.
Sonuç olarak, Kırmızı ve Siyah, sadece 19. yüzyıl Fransa'sının bir portresi değil, aynı zamanda hırs, aşk, iktidar ve toplum karşısında bireyin trajedisini evrensel bir dille anlatan zamansız bir başyapıttır. Julien Sorel'in hikayesi, okuyucuyu “başarı”, “statü” ve “erdem” kavramları üzerine derinlemesine düşünmeye davet eder.