Habeşistan'a hicret, İslam tarihinde Müslümanların yaşadığı ilk büyük zorluklar karşısında bir kurtuluş yolu olarak belirmiştir. Bu önemli olay, inanç özgürlüğünün arayışı ve İslam'ın yayılması açısından büyük bir öneme sahiptir. Gelin, bu tarihi yolculuğu yakından inceleyelim:
Mekke'de İslam'ın yayılması, Kureyş'in önde gelenlerinin tepkisini çekmişti. Yeni dine girenler, özellikle de güçsüz ve korumasız olanlar, çeşitli işkencelere maruz kalıyorlardı. Bu baskılar karşısında Hz. Muhammed (s.a.v.), ashabına Habeşistan'a hicret etmelerini tavsiye etti. Habeşistan, o dönemde adil bir hükümdar olan Necaşi tarafından yönetiliyordu ve Hristiyan bir ülkeydi. Hz. Peygamber (s.a.v.), Necaşi'nin adaletine güveniyordu ve Müslümanların orada güvende olacağını düşünüyordu.
İlk hicret, 615 yılında gerçekleşti. Aralarında Hz. Osman ve eşi Hz. Rukiyye'nin de bulunduğu on bir erkek ve dört kadından oluşan küçük bir grup, Mekke'den Habeşistan'a doğru yola çıktı. Bu ilk hicret, Müslümanlar için bir umut ışığı olmuş ve onlara Mekke'deki baskılardan uzak, daha güvenli bir yaşam alanı sunmuştur.
İlk hicretin ardından, Mekke'deki baskıların artmasıyla birlikte 616 yılında daha büyük bir Müslüman grubu Habeşistan'a hicret etti. Bu ikinci hicrete yaklaşık seksen Müslüman katıldı. Habeşistan'a ulaşan Müslümanlar, Necaşi tarafından iyi karşılandılar ve ona sığındılar. Necaşi, onların inançlarını serbestçe yaşamalarına izin verdi.
Kureyşliler, Müslümanların Habeşistan'da rahat bir nefes almasından rahatsız oldular ve onları geri getirmek için bir heyet gönderdiler. Heyetin başında Amr bin As ve Abdullah bin Ebi Rebia bulunuyordu. Heyet, Necaşi'ye değerli hediyeler sunarak Müslümanların iadesini talep etti. Ancak Necaşi, adil bir hükümdar olarak, her iki tarafı da dinlemeye karar verdi. Müslümanlar adına konuşan Cafer bin Ebu Talib, İslam'ın öğretilerini ve Kureyş'in zulmünü Necaşi'ye anlattı. Necaşi, Kur'an'dan bir bölüm dinledikten sonra, Müslümanların haklı olduğuna karar verdi ve Kureyş'in heyetini geri çevirdi.
Habeşistan'a hicret, İslam tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır. Bu olay, inanç özgürlüğünün, adaletin ve dayanışmanın önemini vurgulamaktadır. Aynı zamanda, zorluklar karşısında doğru kararlar almanın ve umudu korumanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.