Osmanlı tarihinin en kritik dönemeçlerinden biri, II. Murat’ın hükümdarlığı ve onun tahtı bırakıp geri dönmek zorunda kaldığı Varna Savaşı’dır. Bu dönem, devletin hem iç siyasette istikrar arayışını hem de dışarıda Haçlı ittifakına karşı verdiği varoluş mücadelesini yansıtır. Gelin, bu önemli tarih kesitini birlikte inceleyelim.
II. Murat (1421-1451), babası Çelebi Mehmet’in ölümü üzerine tahta çıktı. Saltanatının ilk yılları, amcası Mustafa Çelebi (Düzmece Mustafa) ve kardeşi Küçük Mustafa’nın isyanlarıyla geçti. Bu iç karışıklıkları ustalıkla bastıran II. Murat, devlet otoritesini sağlamlaştırdıktan sonra gözünü yeniden Balkanlar’a çevirdi.
Segedin Antlaşması’ndan sonra, yorgun ve savaşlardan bıkmış bir halde olan II. Murat, genç oğlu lehine tahttan çekildi (1444). Ancak bu durum, Osmanlı’yı zayıf gören Haçlı ittifakı için büyük bir fırsat oldu. Papa’nın teşvikiyle Macar, Leh, Eflak ve diğer Balkan milletlerinden oluşan büyük bir Haçlı ordusu toplandı. Hedef, Osmanlı’yı Balkanlar’dan atmaktı.
Durumun vahametini gören devlet adamları (başta Sadrazam Çandarlı Halil Paşa), II. Murat’ı ordunun başına geçmeye ikna etti. II. Murat, antlaşmayı bozduğu gerekçesiyle çağrıya başta temkinli yaklaştıysa da, sonunda kabul etti ve ordunun komutasını aldı.
Savaşın başlarında Osmanlı’nın sol kanadı dağıldı. Ancak, zaferi kesin gören genç Macar Kralı I. Vladislav, doğrudan II. Murat’ın bulunduğu merkeze saldırmak için hücuma geçti. Bu, ölümcül bir hataydı. Yeniçerilerin sert direnişiyle karşılaşan kral, atından düşürülerek öldürüldü. Kralın kafasının bir mızrağa takılıp gösterilmesi, Haçlı ordusunun moralini tamamen bozdu. Hunyadi, geri çekilmek zorunda kaldı.
II. Murat Dönemi, Osmanlı’nın Fetret Devri’nden sonra toparlanıp bir cihan devleti olma yolunda sağlam adımlar attığı bir dönemdir. Varna Savaşı ise, bu yolculuktaki en kritik savunma sınavlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Savaş, sadece bir meydan muharebesi değil, aynı zamanda bir taht feragatinin, devlet aklının ve nihai zafirin destansı hikayesidir. Bu zafer olmasaydı, belki de tarih çok daha farklı yazılacaktı.