Orta Doğu'nun kadim topraklarında, Dicle Nehri'nin iki yakasına kurulmuş, tarih boyunca bilim, kültür ve siyasetin merkezi olmuş bir şehirden bahsediyoruz: Bağdat. Irak devletinin başkenti ve en büyük şehri olan Bağdat, sadece bir coğrafi merkez değil, aynı zamanda derin bir tarihi ve kültürel mirası temsil eder.
Bağdat'ın kuruluşu 8. yüzyıla, Abbasi Halifesi Ebu Cafer el-Mansur'a dayanır. 762 yılında kurulan şehir, kısa sürede İslam dünyasının ve döneminin en parlak bilim ve ticaret merkezi haline geldi. Altın Çağ olarak adlandırılan dönemde, "Bilgelik Evi" (Beyt'ül Hikme) ile dünyanın dört bir yanından alim, filozof ve bilim insanını ağırladı.
Bağdat, sayısız tarihi esere ev sahipliği yapar. Ne yazık ki savaşlar ve çatışmalar birçok hazineye zarar vermiş olsa da, şehir simge yapılarıyla ayakta durmaya devam ediyor.
Bağdat, 2003'teki işgal ve sonrasında yaşanan iç karışıklıklardan derin yaralar aldı. Ancak şehir, bir yandan altyapısını ve güvenliğini yeniden inşa ederken, diğer yandan binlerce yıllık kadim kimliğini korumaya çalışıyor. Irak'ın siyasi, ekonomik ve kültürel hayatının merkezi olma işlevini sürdürüyor.
Sonuç olarak, Bağdat sadece "Irak'ın başkenti" değil, insanlık tarihinin önemli dönüm noktalarına tanıklık etmiş, bilimin ve edebiyatın yükseldiği, acıların ve direnişin de yaşandığı, nehrin iki yakasında hayata tutunan canlı bir tarih kitabıdır.