Osmanlı tarihinde “Lale Devri” denilince akla gelen ilk isim, bu döneme adını veren padişah III. Ahmet'tir. Saltanatı (1703-1730), savaşların yanı sıra bir “yenileşme, sanat ve eğlence dönemi” olarak bilinir. Gelin, bu renkli padişahın hayatını ve dönemini birlikte inceleyelim.
III. Ahmet, IV. Mehmet’in oğlu olarak 1673’te doğdu. Amcası II. Mustafa’nın tahttan indirilmesi üzerine, 30 yaşında Osmanlı tahtına oturdu. Şair, hattat ve bestekâr olarak da bilinen III. Ahmet, sanata ve estetiğe düşkün, kültürlü bir padişahtı. “Necib” mahlasıyla şiirler yazmıştır.
1718-1730 yılları arasında, özellikle Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa’nın etkisiyle başlayan bu dönem, adını o zamanlar İstanbul’da yetiştirilen yüzlerce lale çeşidinden ve lale yetiştirme çılgınlığından almıştır. Ancak Lale Devri sadece çiçeklerle ilgili değildi; bu dönem bir kültürel canlanma, mimari eserlerin inşası ve Batı’ya açılan ilk pencere olarak tarihe geçti.
Lale Devri, ne yazık ki bir halk ayaklanmasıyla kanlı bir şekilde sona erdi. 1730’da Patrona Halil İsyanı patlak verdi. İsyanın nedenleri arasında;
İsyan sonucunda Sadrazam İbrahim Paşa ve yakınları öldürüldü. III. Ahmet, tahtını yeğeni I. Mahmud’a bırakmak zorunda kaldı ve birkaç yıl sonra vefat etti.
III. Ahmet’in saltanatı, Osmanlı tarihinde bir ikilemler dönemidir. Bir yanda savaşlar ve isyanlar, diğer yanda sanat, kültür ve modernleşme adımları... Lale Devri, Osmanlı’nın Batı’ya doğru attığı ilk bilinçli ve sivil adımların dönemidir. III. Ahmet ise, bu kısa süreli “aydınlanma” çabasının hem koruyucusu hem de sembol ismi olarak tarihteki yerini almıştır.
“Necib” mahlaslı bu sanatsever padişah, devlet çarkının ağırlığı ile kişisel ilgi alanları arasında sıkışmış bir portre çizer. Onun dönemi, Osmanlı’nın geleneksel yapısı ile değişen dünya arasındaki gerilimi en estetik şekilde yansıtan bir kesittir.