Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk anayasası olan Kanun-ı Esasi'nin 1876'da ilan edilmesiyle, ülke tarihinde ilk kez meşruti monarşi sistemine geçilmiş oldu. Bu sistemde yasama yetkisi, Mebusan Meclisi ve Ayan Meclisi olmak üzere iki ayrı meclise verilmişti. Bu yapı, günümüzdeki çift meclisli sistemlere benzer şekilde tasarlanmıştı.
Mebusan Meclisi, Osmanlı halkını temsil eden ve seçimle işbaşına gelen milletvekillerinden oluşuyordu. Bu meclis, adeta demokrasinin ilk nüvelerini taşıyordu.
Ayan Meclisi ise padişah tarafından atanan, genellikle devlet tecrübesi olan, bilgili ve nüfuzlu kişilerden oluşuyordu. Bu meclis, deneyim ve istikrarı temsil ediyordu.
Her iki meclis de kanunları görüşür ve kabul ederdi. Bir kanunun yürürlüğe girebilmesi için her iki mecliste de kabul edilmesi ve padişahın onayı gerekiyordu. Bu sistem, acele kararlar alınmasını engelleyerek daha dengeli bir yasama süreci sağlamayı amaçlıyordu.
İlk meclis 19 Mart 1877'de açıldı ve yaklaşık bir yıl süren çalışmaların ardından 93 Harbi'ni gerekçe gösteren II. Abdülhamit tarafından 14 Şubat 1878'de kapatıldı. Bu kapatılma, Osmanlı'da meşrutiyetin askıya alınması anlamına geliyordu.
Meclis, ancak 1908'de II. Meşrutiyet'in ilanıyla yeniden açılabildi. Bu dönemde de aynı iki meclisli sistem devam etti ve meclisler, 1920'de İstanbul'un işgaline kadar çalışmalarını sürdürdü.
Mebusan ve Ayan Meclisleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun demokratikleşme yolundaki ilk ciddi adımlarından biriydi. Bu sistem:
Bu tarihi meclisler, Türk demokrasi tarihinin kilometre taşları olarak hatırlanmaya devam etmektedir.