Medeni Kanun, bir ülkenin aile, miras, kişiler, eşya ve borçlar hukuku gibi temel özel hukuk ilişkilerini düzenleyen ana yasadır. Türkiye için ise bu kanun, sadece bir hukuk metni değil, aynı zamanda çağdaşlaşma ve toplumsal dönüşüm yolunda atılmış devrim niteliğinde bir adımdır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi, 17 Şubat 1926 tarihinde 743 sayılı Türk Medeni Kanunu'nu kabul etmiştir. Kanun, 4 Ekim 1926 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'dan miras kalan ve dini kurallara (Mecelle) dayanan hukuk sistemini çağdaş bir yapıyla değiştirmeyi hedefliyordu. Çeşitli ülkelerin medeni kanunları incelendi ve İsviçre Medeni Kanunu model olarak seçildi. Bu seçimin başlıca nedenleri:
1856’dan beri yürürlükte olan ve İslam hukukuna dayanan Mecelle yürürlükten kaldırıldı. Bu, hukuk alanında laikleşmenin en somut adımı oldu.
1926 tarihli Medeni Kanun, 1 Ocak 2002'de yürürlüğe giren 4721 sayılı Yeni Türk Medeni Kanunu ile değiştirilmiştir. Yeni kanun, temel ilkeleri korurken, toplumsal değişime ayak uyduran, özellikle aile hukuku ve kadın-erkek eşitliği konularında daha ileri düzenlemeler getiren bir içeriğe sahiptir. Örneğin, "aile reisi" kavramı kaldırılarak eşler tam anlamıyla eşit statüye getirilmiştir.
17 Şubat 1926, Türkiye'nin sadece hukuk tarihinde değil, sosyal ve kültürel hayatında da bir milattır. Medeni Kanun'un kabulü, Türkiye Cumhuriyeti'nin "çağdaş uygarlık düzeyi" hedefine yönelik en köklü atılımlarından biridir. Toplumu şekillendiren, kadın haklarını güvence altına alan ve hukuk birliğini sağlayan bu kanun, Türk devriminin temel taşlarından biri olarak tarihteki yerini korumaktadır.