İnsanlık tarihi boyunca, iyilik ve kötülük kavramlarını somutlaştıran iki temel figür olan melekler ve şeytanlar, neredeyse tüm dinlerde, mitolojilerde ve popüler kültürde karşımıza çıkar. Bu konu, teolojiden felsefeye, sanattan edebiyata uzanan geniş bir yelpazede incelenebilir.
Melek kavramı, genellikle tanrısal bir varlık ile insan arasında aracılık yapan, insanüstü güçlere sahip, iyiliğin ve ışığın temsilcisi olan varlıklar olarak tanımlanır. İbrahimi dinlerde (Yahudilik, Hristiyanlık, İslam) merkezi bir role sahiptirler.
Şeytan (İblis), genellikle tanrısal buyruğa karşı gelen, insanları yoldan çıkarmaya çalışan, kötülüğün ve karanlığın sembolü olarak betimlenir. Hikayesi, bir melekken (veya cin) kibri yüzünden düşüşüyle anlatılır.
Bu ikili, sanatın her dalında güçlü bir ilham kaynağı olmuştur. Michelangelo'nun fresklerindeki melekler, Dante'nin İlahi Komedya'sı, Milton'ın Kayıp Cennet eseri ve Dan Brown'ın Melekler ve Şeytanlar romanı, bu temayı işleyen sayısız örnekten sadece birkaçıdır. Modern filmler, diziler ve video oyunlarında da bu semboller sıklıkla kullanılarak evrensel bir anlatım dili oluşturulur.
Melek ve şeytan kavramları, sıklıkla insan doğasının ve ahlaki tercihlerinin bir metaforu olarak yorumlanır. İnsanın içindeki "iyi" ile "kötü"nün, "akıl" ile "tutku"nun, "itaat" ile "özgür irade"nin sürekli mücadelesini temsil eder. Bu nedenle konu, salt dini bir inanç olmanın ötesinde, evrensel bir insanlık durumuna işaret eder.
Sonuç olarak, "Melekler ve Şeytanlar" konusu, insanlığın en temel varoluşsal sorularına cevap arayışının bir tezahürüdür. Kökenleri kadim metinlere dayansa da, günümüzde hâlâ sanatta, edebiyatta ve düşünce dünyasında canlılığını koruyan ve üzerine düşünmeye değer bir alandır.