Mitokondri, ökaryotik hücrelerin "enerji santrali" olarak bilinen organelidir. Kendine ait DNA'sı, ribozomu ve çift zarlı yapısıyla adeta hücre içinde bağımsız bir fabrika gibi çalışır. Asıl görevi, besinlerden elde edilen kimyasal enerjiyi hücrenin kullanabileceği evrensel enerji birimi ATP'ye (Adenozin Trifosfat) dönüştürmektir.
Mitokondride enerji üretimi, oksijenli solunum olarak bilinen ve birbirini takip eden üç ana metabolik yol ile gerçekleşir. Bu süreç, glikoz gibi organik moleküllerin parçalanarak ATP üretilmesidir.
Bu ilk aşama mitokondrinin dışında, sitoplazmada olur ancak sürecin başlangıcıdır. Bir glikoz molekülü (C₆H₁₂O₆), iki pirüvat molekülüne parçalanır. Net kazanç:
Ortamda oksijen varsa pirüvat mitokondriye girer.
Mitokondrinin iç sıvısı olan matrikste gerçekleşir. Pirüvat, Asetil-CoA'ya dönüştürülür ve karbon dioksit (CO₂) açığa çıkar. Asetil-CoA, Krebs döngüsüne girerek tamamen oksidize olur. Bu döngüden:
Asıl enerji, elektron taşıyıcılarında (NADH ve FADH₂) depolanmış olarak bir sonraki aşamaya aktarılır.
Enerji üretiminin en verimli ve son aşamasıdır. NADH ve FADH₂'deki yüksek enerjili elektronlar, iç zarda (krista) bulunan protein komplekslerinden oluşan bir zincirden geçer. Elektronların bu "merdiveni" adım adım inmesi sırasında açığa çıkan enerji, proton pompalama gücü olarak kullanılır.
Teorik olarak, bir glikoz molekülünün oksijenli solunumla tamamen parçalanması sonucu 30-36 ATP üretilir. Bu, oksijensiz solunuma (fermantasyon) kıyasla 15-18 kat daha verimli bir enerji üretimidir. Bu yüksek verim, yaşamın karmaşık yapılarını destekleyebilmesinin temel nedenidir.
Mitokondri sadece enerji üretmez, aynı zamanda:
Mitokondri, besinlerdeki kimyasal bağ enerjisini, kontrollü bir şekilde ve oksijen kullanarak, hücrenin her işlevi için gerekli olan ATP'ye dönüştüren mükemmel bir nanofabrikadır. Krebs döngüsü ve Elektron Taşıma Zinciri ile yürütülen bu süreç, yaşamın en temel biyokimyasal olaylarından biridir. Enerji üretimindeki herhangi bir aksaklık, ciddi metabolik hastalıklara yol açabilir, bu da onun hayati önemini bir kez daha vurgular.