Perspektif, iki boyutlu bir yüzey üzerinde üç boyutlu nesneleri ve mekanları gerçekçi bir şekilde betimlemek için kullanılan bir tekniktir. Kelime kökeni Latince "perspicere" (içinden bakmak) sözcüğünden gelir ve sanatta, izleyiciye derinlik ve mesafe algısı yaratmanın matematiksel ve görsel sistemidir.
Rönesans döneminde sistematik hale gelen perspektif, sanatçılara sabit bir bakış noktasından görülen dünyayı tuval üzerinde inandırıcı şekilde yeniden oluşturma imkanı verdi. Bu teknik olmadan resimler düz ve derinlikten yoksun görünürdü.
En yaygın kullanılan türdür. Tüm paralel çizgiler ufuk çizgisi üzerindeki tek bir noktada (kaçış noktası) birleşir. Yol, demiryolu veya koridor çizimlerinde sıklıkla görülür.
Genellikle köşeden görünen yapılar için kullanılır. İki ayrı kaçış noktası vardır ve dikey çizgiler paralel kalırken, yatay çizgiler iki farklı noktaya yönelir.
Çok yüksek veya alçak açılardan çizimlerde kullanılır. İki kaçış noktasına ek olarak, dikey çizgilerin de birleştiği üçüncü bir nokta bulunur. Gökdelen çizimlerinde sık görülür.
Leonardo da Vinci'nin geliştirdiği bu teknikte, nesneler uzaklaştıkça:
Perspektif sadece teknik bir araç değil, aynı zamanda duygusal ve sembolik anlamlar taşıyabilir:
15. yüzyılda Filippo Brunelleschi'nin matematiksel perspektifi keşfi, sanatta bir devrim yarattı. Masaccio'nun "Kutsal Üçlü" freski, sistematik perspektifin ilk örneklerindendir. Rönesans sanatçıları, bu tekniği kullanarak resimlerine daha önce görülmemiş bir gerçekçilik kattılar.
20. yüzyılda sanatçılar perspektif kurallarını bilinçli olarak çiğneyerek izleyicinin algısını sorguladılar. Kübistler aynı nesneyi birden fazla açıdan gösterirken, sürrealistler imkansız perspektifler yarattılar.
Perspektif sadece sanatla sınırlı değildir:
Perspektif, gerçekliği temsil etme biçimimizi kökten değiştiren ve sanatı matematikle buluşturan muazzam bir keşiftir. İster geleneksel ister deneysel olsun, bu teknik sanatçılara izleyiciyi görsel bir yolculuğa çıkarma gücü verir.