Ahmet Hamdi Tanpınar'ın edebiyatımızdaki yeri apayrıdır. Onun kaleminden çıkan her eser, derin bir felsefi arka plan ve toplumsal bir eleştiri taşır. Saatleri Ayarlama Enstitüsü de bu bağlamda, yalnızca bir roman değil, Türk modernleşme sürecinin en ince ve en keskin mizahi eleştirilerinden biridir. Gelin, bu edebi şaheseri birlikte inceleyelim.
Roman, hayatı bir dizi tesadüf ve talihsizliklerle şekillenen Hayri İrdal'ın ağzından anlatılır. İrdal'ın yolu, "her şeyi zamanında yapma" idealistliğiyle yanıp tutuşan Dr. Ramiz ile kesişir. Bu kesişim, Türkiye'nin toplumsal dokusuna dair derin metaforlar barındıran "Saatleri Ayarlama Enstitüsü"nün kurulmasıyla sonuçlanır. Enstitü, görünüşte bozuk saatleri tamir ve ayar etmek için kurulmuştur; ancak asıl amacı, toplumun tüm kurumlarını ve bireylerini "doğru zaman"a göre ayarlamak, yani Batılı bir düzene sokmaktır.
Zaman, romanın merkezindeki temadır. Ancak Tanpınar için zaman, yalnızca saatlerin gösterdiği mekanik bir olgu değildir. "Biz daima zamanı kaybettik, eşyayı kazandık" sözüyle, maddi ilerleme uğruna kaybettiğimiz manevi ve kültürel sürekliliğe işaret eder. Enstitü, mekanik zamanı dayatırken, Nuri Efendi'nin temsil ettiği "mitik ve psikolojik zaman" yok olur.
Roman, Türk aydınının bu ikilemini en iyi şekilde resmeder. Toplumu hızla modernleştirme isteği (Batı) ile geleneksel değerleri koruma arzusu (Doğu) arasındaki gerilim, her bir karakterin kişiliğine ve enstitünün absürt işleyişine yansır.
Tanpınar'ın en keskin eleştirilerinden biri, anlamını yitirmiş bürokrasi ve kurumlara yöneliktir. Enstitü, amacından sapmış, kendi varlığını sürdürmek için çalışan, üretmeyen ancak "işlemeye" devam eden devasa bir bürokratik aygıta dönüşür. Bu, günümüzde bile geçerliliğini koruyan evrensel bir eleştiridir.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, sadece Türk edebiyatının değil, dünya edebiyatının da en özgün hiciv romanlarından biridir. Tanpınar, mizahın gücünü kullanarak toplumsal bir yaranın üzerine cesaretle gider. Okuru, "Gerçekten ilerliyor muyuz, yoksa sadece dönüp duruyor muyuz?" sorusuyla baş başa bırakır. Eğer toplum, kültür ve bireyin modern dünyadaki yalnızlığı üzerine kafa yoran, derinlikli ve eğlenceli bir roman arıyorsanız, bu kitap tam size göre. Okuduktan sonra, etrafınızdaki "Saatleri Ayarlama Enstitüleri"ni fark etmemek imkansız hale gelebilir.